237Onlara nikah akdi sırasında bir mehir takdir ettiğiniz halde, kendilerine temas etmeden onları boşarsanız, kendilerinin veya nikah akdi elinde bulunanın bağışlaması dışında, takdir ettiğinizin yarısı onlarındır. Eğer gerdekten önce biri vefat ederse, mehrin tamamı vacip olur. Çünkü ölüm, mehrin vacip olması için, tıpkı cinsel temas gibidir. Boşama durumunda boşanan kadın, mehrin vacip olmasından sonra, kendi isteğiyle bundan vazgeçerse, ya da nikah akdini elinde tutan koca mehrin diğer yarısını da bir lütuf olarak ona verirse bu ayrıdır, bağışlayabilir. Bunu da kadına bir ikram olsun diye yapar. Çünkü erkeğin kendi hakkını kadına bırakması, hiç kuşkusuz bir bağıştır. "Nikah akdi elinde bulunan" âyetinden maksat, veli değil, kocadır. Onun bağışlamasından murat ise, yarısını zaten vermek zorunda olduğuna göre, kadına mehrin tümünü vermesidir. Böylece vereceği ikinci yarı bağış olmaktadır. Ayrıca koca dilerse, kendisinin olan mehrin yarısını tekrar isteyebilir. Eğer istemeyip de bırakırsa, bunu kadına bağışlamış olur. Bağışlamanız takvaya daha yakındır. Takva açısından bu şekilde bağışlamanız çok daha iyidir. Almaksa, sanki bir şeyi karşılıksız olarak almak anlamına gelmektedir. Ya da insanlığı ve mertliği elden bırakmak, sanki takvayı lerketmektir. Aranızda iyilik ve fazileti unutmayın. Buradaki ifade, unutkanlıktan menedilmek şeklinde anlaşılmamalıdır. Çünkü insanların bir şeyi unutmamaları, ellerinde olan bir şey değildir. Unutmaktan maksat, terketmektir. Yani şöyle deniliyor: Aranızdaki fazileti ve üstünlüğü terketmeyin, onu bir kenara bırakmayın. Bu, erkeğin mehrin tamamını kadına vermesi, kadının da kendi payına düşeni de ona bırakması ile olur. Ayrıca aranızdaki sevgiyi, güzelliği ve irfanı (bilgiyi) de unutmayın. Böylece hepsi de iyiliğe, faziletli davranmaya teşvik ediliyor. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görür. O sizin işlediğiniz iyilikleri ve üstün amelleri boşa çıkarmaz. |
﴾ 237 ﴿