239

Eğer düşmandan ya da başka şeyden

korkarsanız, namazınızı

yaya yahut binekte iken kılın. Âyetteki ”rical" kelimesi yaya anlamına olan ”râcil" kelimesinin çoğuludur. ”Rükbân" kelimesi de binitli anlamındaki ”râkib" kelimesinin çoğuludur.

Emin olduğunuz zaman da yani korkunuz ortadan kalkınca, güvencede olduğunuz vakit de.

Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde anın. Yani güvencede iken namazı nasıl kılıyorsanız, yine aynen öylece Allah'ın size öğrettiği şekilde kılın. Çünkü siz namazın nasıl kılınacağını bilemiyordunuz, O size öğretti. Âyetteki benzetmeden amaç ise, eda olunacak namazın, Allah'ın öğrettiği namaza uygun olmasıdır. Ya da âyetin manası şöyle olur: Allah'a şükredin. Bu şükür, Allah'ın size öğrettiğine denk bir şükür olsun. Çünkü siz, şeriatın ve ahkâmın ne olduğunu bilmiyordunuz.

Öte taraftan şunu da bilmelisiniz. Namaz, tıpkı bir ziyafet mesabesindedir. Allah bu ziyafeti tevhid ehli için, her gün beş kez hazırlamıştır. Nasıl ki, ziyafette türlü türlü yiyecekler ve içecekler sunulur, her birinin rengi ve tadı farklı olursa, aynı şeklide namaz için de durum böyledir. Çünkü namaz içerisinde de muhtelif rükünler ve fiiller vardır. Her bir fiilin ayrı bir lezzeti ve günahları ortadan kaldırması vardır.

Ayrıca şu husus da önemli bir noktadır: Bir kimse ezanı işittiği halde, cemaatı terketmemelidir. Çünkü buna izin ve ruhsat yoktur. Cemaatle namaz kılmak çok müekked bir sünnettir. Eğer bir bölge halkı cemaatle namaz kılmayı bile bile terkederlerse, onlarla savaşmak vacip olur. Çünkü cemaatle namaz kılmak, İslâm'ın şiarındandır. Cemaatle namaz kılacak olanlar da, birinci safa geçeceğim diye insanların üzerine basa basa geçmemelidir. Cemaat olduklarında, aynı hizada omuz omuza birleşmelidirler. Namazın edasında muteber olan durum, huzur ve tanı bir yöneliştir.

Anlatıldığına göre Şeyh Ebui-Abbas Cevalikî, ilk zamanlarında çuvalcılık yapardı. Bir gün bir alıcıya veresiye bir çuval satar, fakat kime sattığını unutur. Bu arada namaza kalkar, fakat bu satışını düşünür, kime verdiğini hatırlamaya çalışır. Selâm verince öğrencisine, namazda iken hatırıma çuvalı kime sattığım geldi, der. Öğrencisi de: ”Hocam! Sen ha! Sen namaz mı kılıyordun, çuval mı tahsil ediyordun?" der. Öğrencisinin bu söyledikleri hocasını etkiler ve hemen eski bir elbise giyip, dünyayı terkederek riyazetle uğraşmaya başlar. Bu hal, elde edeceğini elde edinceye yani manevî makamlara ulaşıncaya kadar sürüp gider.

239 ﴿