265

Allah'ın rızâsını istemek ve içlerindekini kökleştirip sağlamlaştırmak için mallarını harcayanların yani Allah'ın rızâsını kazanmak için, Allah'a iman ve taatta sapasağlam kalmak isteyenlerin

durumu da Bunlar, Allah'tan nefislerindeki cimrilik ve pintiliğin rezilliğinden mal sevgisinden ve onu yanında tutmak aşağılığından kurtarması için nefislerini iman ve itaat üzere sabit kılmasını istemişlerdir. Çünkü nefis, mal sevgisiyle yaratılmış olmasına ve bedensel ibadetleri ağır bir yük gibi görmesine karşılık, nasıl alıştırılırsa, öyle gider. Nitekim şâir şöyle demiştir:

Nefis çocuk gibidir. Eğer onu kendi haline bırakırsan Meme emmeye devam eder, eğer memeden kesersen, kesilir.

Nefsi ne kadar serbest bırakırsan, o kadar şımartırsın. Sonuçta tembelliğe, cimriliğe alışır. Mala düşkün olur, hayır yerlere sarf etmez. Oysa nefse, bedenî ve malî ibadetleri yüklediğin ve çeşitli görevler verdiğin takdirde, sana boyun eğer ve daha önceki bu alışkanlıklarından vazgeçer. Ayetteki (tespit) ”kökleştirip sağlamlaştırmak" anlamı, bir şeyi doğru kılmak, gerçekleştirmek ve sabit kılmak şeklinde de olabilir. Buna göre âyetin anlamı: ”Nefislerinin aslından kaynaklanan İslâm'ı tasdik etmek için..." şeklinde olur. Çünkü Allah yolunda harcamak, kişinin, nefsin aslından kalbin derinliğinden kaynaklanan bir İslâmî anlayışa sahip olduğunun belirtisidir. İşte böylelerinin durumu da:

Bir tepe üzerinde bulunan, bol yağmur değince ürünlerini iki kat veren, ona bol yağmur değmese bile, çisentisiyle de yetinen bir bahçenin durumu gibidir. Bahçe bu durumuyla donmaktan, bozulmaktan emindir. Çünkü burada esen rüzgârlar hep tatlı ve yararlı rüzgârlardır. Kaldı ki yüksek yerlerin ağaçları daha güzel ve daha meyveli olur. Fakat alçak ve basık yerlerdeki topraklarda ürün az olur. Çünkü buraların havası daha kesiftir, esintisi yoktur. Nitekim şöyle derler: Eğer bahçe yüksekçe bir yerdeyse, bu, nehirlerden yararlanamaz, çoğu zaman da rüzgârlardan zarar görür. Dolayısıyla bunun ürünü de iyi olmaz. Ancak bahçe orta yükseklikteki bir yerde olursa, yani ne fazla yüksek ve ne de fazla alçak bir yerde bulunmazsa, o takdirde iyi olabilir. Bu durumda âyette yer alan ”Rabve" tam anlamıyla yüksek tepe veya yer anlamına olmayıp, iyi ve yumuşak toprak manasınadır. Böyle bir toprağın üzerine yağmur yağınca, toprak iyice kabarır, şişer ve iyi ürün verir. İşte bir toprak eğer bu nitelikteyse, verimli olur, orada güzel ağaçlar yetişir. Nitekim bu yorumu şu âyet de destekliyor: ”Yeri de kupkuru görürsün. Fakat biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır." (Hac: 5)

İşte bu âyette de görüldüğü gibi, tepe diye ifade olunan ”Rabv" dan maksat, toprağın kabarmasıdır. Bu nitelikteki bir toprağa bol yağmur yağarsa, bu bahçe ürünlerini fazlaca verir ve çok ürün çıkarır. Vereceğinin iki katı ürün elde edilir. Oysa başka zamanlarda böyle bir ürün kendisinden beklenemez. Bunun sebebi, aldığı bol yağmurdur. İbn Abbas (radıyallahü anh) diyor ki: ”Böyle bir toprak, iki yılda vereceği ürünü, bir tek yılda verir. Âyetteki ”dı'f dan maksad ”misl"dir. Nitekim ”her çiftten iki tane idi." (Hûd: 40) âyetinde ”zevç" kelimesinden ”bir" kasdedildiği gibi. Bunu dört kat diye tefsir eden ise ”dı'f" kelimesine asıl manasını vermiş olur. Çünkü ”dı'f" bir şeyin iki misli demektir. Buna göre ”dı'feyn" dört misli olur. Eğer böyle bir toprağa bol yağmur düşmemiş olsa bile, çisenti halinde bir yağmur da yeter. Çünkü toprak bitektir, arazi verimlidir, toprağın bulunduğu yerin havası da güzeldir.

Burada Allah'ın rızâsını gözetmek ve içlerindeki imanı kökleştirip sağlamlaştırmak için mallarını harcayanların mallarının çoğalacağı, Allah katında hiçbir şekilde kaybolmayacağı, giderek üreyip çoğalacağı ve çoğalmada harcayanların sıdk ve ihdaslarına göre farklı olacağı durumu, yüksek yerde olması bol yağmur veya çisenti olması sebebiyle verimli olan bir bahçenin durumuna benzetilmiştir. Benzetme yönü, artma, çoğalma ve verimliliktir. Buna göre tesbih mürekkeptir. Tesbih müfred de olabilir. Bu durumda, bu kimselerin Allah'a yakınlıkları ve Allah katındaki iyi halleri, bahçesinin meyvelerine benzetilmiş olur. Burada benzetine yönü, ziyadelik, çoğalmadır. Bu kimselerin az ya da çok olarak yaptıkları harcamalar, güçlü ve zayıf yağmura benzetilmektedir. Çünkü her iki yağmur da, artışa nedendir. Az, ya da çok harcama da, bu insanların iyi hallerini giderek güzelleştirir ve artırır. Tıpkı iki yağmur örneğinin bahçe ürünlerini artırması gibi.

Allah işlediklerinizi, ihlâsla yapılan ameli de, gösteriş amacıyla yapılan ameli de

hakkıyla görendir. Bu konuda Allah için gizli kalan bir şey olamaz. Burada riya ve gösterişten sakınma uyarısında bulunulurken, ihlâsa teşvik ediliyor. Akıllı kimseye gereken Allah'a ihlâs ve samimiyetle kullukta bulunmaktır. Kul, sürekli olarak, gizli tağuttan kurtulmayı umut etmelidir. Kurtuluş da, bilindiği gibi ihlâs ve samimiyete dayanır.

265 ﴿