267Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız tahıl, meyve ve maden gibi şeylerin iyisinden harcayın. Burada ”iyisi" anlamına gelen ”tayyibat", bazılarınca helâl olarak yorumlanırken, bazı tefsir bilginleri de bunu iyi ve temiz olan şeklinde yorumlamışlardır. Çünkü helâl olan emirle belirlenmiştir. Haramdan harcamaksa emredilmemişim. Kendinizin göz yummadıkça alıcısı olmadığınız kötü şeyleri vermeye kalkışmayın. Ayette geçen ve ”kötü şeyler" anlamında olan ”habis" kelimesi, değersiz, önemsiz, basit ve kötü şeyler demektir. Habîs, tayyib'in zıddıdır. Tayyib, insan tabiatının hoş gördüğü, habis ise hoşlanmadığı ve iğrendiği şey demektir. Bu bakımdan âyette: Ey iman edenler! Değer vermediğiniz, neredeyse iğrendiğiniz şeyleri Allah yolunda harcamaya kalkışmayın, denilmektedir. İbn Abbas şöyle demiştir: ”Araplar hurmanın çürüğünü ve kurumuşunu sadaka olarak verirlerdi. Sonra bundan yasaklandılar." Oysa ki siz yaptığınız muamelelerinizde, tiksineceğiniz şeyleri göz yummadan almazsınız. Yani sizin bir adamda bir hakkınız olsa, adam da alacağınıza karşılık işe yaramayan şeyler getirse, temiz hakkınız yerine kötüsünü verse, hakkinizin zayi olma endişesiyle siz bunu almazsınız. Ancak gözyumup üzerinde durmazsanız alırsınız. Biliniz ki Allah ganidir. Allah'ın sizin harcamanıza ihtiyacı yoktur. Ancak O, sizin menfaatiniz için bunu emrediyor. Burada Allah'ın kullarına bu konuyu bilmelerini emretmesi -ki onların bunu bildikleri de ortadadır- tiksinilecek kötü şeyleri vermelerinden dolayı bir yönüyle onları yaptıklarından ötürü kınamak, bir yönüyle de böyle bir davranışta bulunmanın, yüce Allah'ı gerçek anlamda bilmemek olduğunu duyurmaktır. Ve övülmeye lâyık olandır. Büyük nimetlerine karşı övgüye değerdir. Şüphesiz Allah yolunda harcamada bulunan kimse, tıpkı bir çiftçiye benzer. Çiftçi, eğer meyvenin olacağından umutluysa, ziraate, tohumun temizine önem verir ki, istediğini elde edebilsin. Çünkü temiz tohum, iyi meyve ve ürün alınmasında ve fazla ürün elde edilmesinde etkili olur. İşte sadaka veren de tıpkı bunun gibidir. Allah'a, öldükten sonra dirilmeye, sevap ve cezalandırılmaya inancı arttıkça, sadakasını artıracağı gibi, bunun iyi ve temiz olmasına da özen gösterir. Çünkü o, kesin olarak bilir ki Allah, bir zerre ağırlığınca da olsa kimseye zulmetmez. Nitekim Allah şöyle buyuruyor: ”Eğer bir tek iyilik de olsa, onu kat kat artırır ve kendi katından da büyük mükâfat verir." (Nisa: 40) Bu âyet aynı zamanda, çalışmanın meşruluğuna işaret ediyor. En güzel geçim yolu, ticaret ve ziraattır. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Kuşkusuz kişinin yediği en temiz şey, eliyle kazandığıdır. Çocuğu da kazancındandır." Verilen sadakaların da en iyisi ve temizi, insanın elinin emeğinden olanıdır. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Bir kul, kazandığı haram malla sadaka vermeye kalkışmasın. Çünkü bu, ondan kabul edilmeyeceği gibi, hakkında bereketli de olmaz. Yine böyle bir malı geriye bırakırsa bu, onun cehennemdeki azığı olur. Şüphesiz Allah kötü ile kötüyü silmez; ancak kötüyü iyilikle önler. Doğrusu pis ve murdar olan şey, pis ve murdarı temizlemez." (143) Hayır ve infak yolları çoktur. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor: ”Müslümanın diktiği bir ağaçtan veya ektiği bir ekinden, herhangi bir insan, kuş veya hayvan yediği takdirde, mutlaka o müslümana bir sadaka yazılır." (144) |
﴾ 267 ﴿