14İnsanlara süslü gösterildi. Süslü gösteren Allahü teâlâdır: Âyette, ”onlara, yaptıkları şeyleri süslü gösterdik" (Neml: 4) buyurulur. Bu da, Allah'ın insanları imtihan etmesi içindir. İşledikleri şeyleri kendilerine süslü gösteren, şeytan da olabilir. Âyette: ”Şeytan, yaptıkları şeyleri onlara güzel gösterdi" (Enfal: 48) buyurulur. Bu da, vesvese yoluyla olur. Âyet'te geçen ve ”zevklere aşırı düşkünlük" olarak tercüme ettiğimiz, şehvet sevgisi, nefislerin istekleri olan sevgilerdir. Şehvet ise, nefsin dilediği şeyi arzulamasıdır. Şehvet aslında masdar olup burada ism-i mef ul manasınadır. Yani istenilen, arzu edilen şeyler demektir. Âyetin devamında zikredilen şeyleri Allahü teâlâ, aşağılamak için, şehvet kelimesiyle isimlendirmiş. Çünkü şehvet, filozoflarca da, aşağılık ve rezil bir duygu olarak nitelendirilmiştir. Şehvetine uyan kimseler, verilmişlerdir. Şehvetleri, hayvanlaştıklarının işaretidir. Filozoflar derler ki: ”Allahü teâlâ melekleri akıllı, fakat şehvetsiz, hayvanları ise akılsız, fakat şehvetli olarak yarattı. İnsana ise hem aklı, hem de şehveti beraber olarak, bahşetti. Aklı şehvetine galip gelen kimse meleklerden daha faziletlidir. Şehveti kendisine galip gelen kimse ise hayvanlardan daha aşağıdır." Kadınlardan, oğullardan... Bunların birinci derecede gösterilmesi, kadınların, şehvetler konusunda asaletlerinin olduğuna işaret içindir. Ayrıca kadınlar, şeytanların tuzaklarıdır. İnsanın bulaştığı fitnelerin bir kısmı da oğullarından dolayıdır. Kişi, oğulları için helâl veya haram mal biriktirmeye düşkün olur. Bu oğullar da kişiyi, Allah'ın koyduğu sınırları korumaktan alıkoyar. Bir şiirde şöyle denir: Çocuklarımız fitnedirler, Yaşarlarsa fitne çıkarırlar, ölürlerse bizi üzerler. Kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten... Burada ”kantarlarca yığılmış" tan kasıt, çok ve stok yapılmış mal demektir. Âyette geçen ”kanatır" kelimesi, çok mal anlamında olan ”kıntâr" kelimesinin çoğuludur. Keşşaf tefsirinde belirtildiğine göre, ”mukantara" (yığılmış) kelimesi de, kıntardan türemiş olup, pekiştirmek için kullanılmıştır. Kantarlarca yığılmış olan bu mallar, altın ve gümüş cinsinden mallardır. Salınmış atlardan... ”atlar" kelimesi çoğul olup kendi lafzından tekili yoktur. Tekil olarak ”feres" kelimesi kullanılır. Büyüklenmek anlamındaki ”huyelâ"' kelimesinden türemiştir. Salınarak yürüdüğü için bu isim verilmiştir. Burada bahsedilen ”salınmış atlar ”daki ”salınmış" kasıt da, işaretlenmiş, dağlamak suretiyle işaret konmuş, atlar demektir. Davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük süslü gösterildi. Âyette geçen ”en'am"dan kasıt, deve, sığır ve davardır. Bütün bu sayılan şeylerin insanlar için fitne olduğu belirtilmektedir. Kadin ve oğulların fitnesi herkese, altın ve gümüşün fitnesi ticaret erbabına, atların fitnesi krallara ve devlet adamlarına, davarların fitnesi halk kesimine, ekinlerin fitnesi de tarımla uğraşanlara dokunur. Bunlar, dünya hayatının geçimidir. Sayılan bütün bu varlıklar, dünya hayatının mallarıdır. Bu mallarla dünya hayatında birkaç gün zevkle yaşandıktan sonra, tükenip giderler. Halbuki asıl varılacak güzel yer, Allah'ın yanındadır. İşte orası da Cennet'tir. Bu ifade, insanları dünyanın geçici güzelliklerinden uzaklaştırıp Allah katında olan yüceliklere teşvik için kullanılmıştır. Akıllı insanın yapacağı şey, bu fani dünyadan, ihtiyacı kadar almaktır. Yoksa kendini tehlikelere düşürecek olan ve sakıncalı şeyleri ona miras bırakacak olan mal ve mülkü çoğalttıkça çoğaltmak, akıllı insanın yapacağı şey değildir. |
﴾ 14 ﴿