89Ancak bundan sonra, tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Allah, ğafûr Ve rahimdir. Allah, dinden uzaklaştıktan sonra, tevbe edenlerin ve bozduklarını ıslah edenlerin tevbesini kabul edip, onlara ihsanda bulunacaktır. Burada, ”ıslah olanlar" ifadesi, ”tevbe edenler" ifadesine atfedilmiştir. Bunun anlamı, sadece tevbe etmenin yetmeyeceğidir. Tevbe ettikten sonra sâlih ameller yapıp iç hallerini, Hak'la murakabede ve halkla muamelede ıslah ederler. Böylece, Allahü teâlâ 'nın rahmet ve inayetini elde etmiş olurlar ve pişmanlık duyarak, nefislerini tasfiye ve tezkiye için riyazata devam ederler. Serî es-Sakatî şöyle anlatır: ”Bir gün, zayıfın kuvvetliye nasıl isyan ettiğine şaşmıştım. Sonraki gün sabah namazını kılınca, baktım ki arkasında binekli adamlar olan bir genç, gelmekte. Önlerinde de köleler vardı. Genç de binekliydi. Hayvandan indi ve sordu: 'Serî es-Sakatî hanginizdir?' Yanımda oturanlar beni işaret ettiler. Selâm verdi ve 'zayıfın kuvvetliye nasıl isyan ettiğine şaştığını söylemiştin. Bununla ne demek istemiştin?' dedi. Bunun üzerine dedim ki: 'İnsanoğlundan daha zayıf, Allah'tan daha kuvvetlisi yoktur. Bu zayıflığına rağmen insan, Allah'a isyanda bulunur.' Genç ağladı ve: 'Ey Serî, Rabbin benim gibi günaha batmış bir insanı kabul eder mi?' diye sordu. Ben: 'Batmış insanları Allah'tan başka kim kurtarabilir ki?' dedim. Genç adam: 'Ey Serî, ben birçok zulüm işledim, nasıl yaparım?' dedi. 'Gerçekten Allah'a yöneldiysen, Allah da, senin hasımlarını razı eder' dedim. Genç adam: 'Bana Allah'a giden yolu anlat' dedi. Ben de ona: 'Eğer, Allah'a varmak isteyen (muktesıt)lerin yolunu istiyorsan, oruç tutup namaz kılacaksın ve günahları bırakacaksın. Evliyanın yolunu istiyorsan, takıntıları bırakıp, Allah'a hizmete yapışacaksın. Allah'a gitmeye çalışana, bütün günahlardan tevbe etmesi ve gönlünü, Allah'ı müşahede etmekten başka bir şeyin meşgul etmemesi gerekir' dedim." Abdullah b. Ömer, Hazret-i Peygamber'in şöyle buyurduğunu söylüyor: ”Ey Abdullah! Dünyada garipmişsin, ya da yolcuymuşsun gibi ol. Kendini mezarda kil erden say.")21) Dünyaya meyletme ve onu vatan da tutma. Evine varmak isteyen yolcunun, başka şeylerle uğraşmayıp, bir an önce evine varmayı istediği gibi, sen de sakın kendi kendine, ”dünyada uzun müddet kalacağım" deme. Hadis-i Şerifte, kendine varlık izafe etmeye değil, fenâya (yok olmaya) işaret vardır. Çünkü vücut (varlık) Allah'ındır. Beden, ruh için neyse, kabir de ölü için aynı şeydir. Kabirdeki ölü, işini mevlâsına havale etmiştir. Aynen bunun gibi, kul da, kalbî ve bedenî âfetlerden hiç birine ilişmemeli, bilakis Allah'ın yaratmış olduğu, asıl fıtrata dönmelidir. |
﴾ 89 ﴿