115Ne olursa olsun, onların yaptıkları iyilikler inkâr edilmeyecektir. Onların yaptıkları sevaplar hiçbir şekilde, ne kaybedilecek ve ne de eksilecek. Allah, takva sahiplerini bilir. Burada, onların sevaplarının bol olarak verileceğine müjde vardır. Ayrıca, takvanın, hayırların başlangıcı olduğu ve takva sahibi insanların da, Allah katında yüce oldukları ifade edilmek-: tedir. Hadis-i Kutsî'de şöyle buyurulur: ”Ben, beni zikredenle beraberim." Ebû Bekir el-Kettânî anlatıyor: ”Rüyamda, kendisinden daha güzelini görmediğim bir genç gördüm ve ona, 'sen kimsin?' diye sordum. O da: 'Ben takvayım' dedi. 'Nerede barınıyorsun?' diye sorduğumda da: 'Üzüntülü insanların kalbinde' diye cevap aldım. Sonra birisi bana döndü. Baktım ki dehşete kapılmış zenci bir kadın. Kendisine 'sen kimsin? ' diye sordum. 'Gülüş' cevabını verdi. 'Nerede barınıyorsun?' soruma da, 'neşeli ve gururlu kalpte' cevabını verdi. Bundan sonra, dikkat ettim ve kendime hakim olamama hali dışında, gülmemeye söz verdim." Allah yolunun yolcusu, takva ipine sarılıp, dünyada onunla dost olmalıdır. Umulur ki Allah da, takvayı ona, kabir yoldaşı yapar. Takva, sâlihlerin adetidir. Onlar hayatta kaldıkları müddetçe hayırda yarışırlar. Hadis-i şerifte şöyle buyurulur: ” Kalbimi bazı duygular kaplar ve günde yetmiş defa istiğfar ederim. ”(44) Hazret-i Peygamber'in istiğfarda bulunması, iki durum arasını ayırmak içindir ki, o iki durumda da ubûdiyyet vardır. Peygamberler, ”ismet" sıfatına sahip oldukları için, onlara, eksiklik veya bıkkınlık ve usanma gibi şeyler gelmez. Fakat, iyilerin iyiliği, mukarrabînin kötülüğü mesabesindedir. İnsanın, nefsini kınayıp, zikir ve şükürsüz hiçbir an kaybetmemesi gerekir. Bir noksanlık gördüğünde, hemen istiğfarda bulunup, onu gidermesi gerekir. Allah'ı zikretmek, imanın işareti, nifaktan kurtulma berâtı, şeytandan koruyan bir kale ve ateşten koruyan bir sığınaktır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ” Allah, Zekeriyya oğlu Yahya'yı İsrail oğullarına peygamber olarak gönderdiği zaman, onlara beş şey emretti. Her şey için de bir misal verdi: 1) Onlara, Allah'a ibadet edip, hiçbir şeyi O'na ortak tanımamalarını emretti. Onlara bir de şirk misali verdi: Adamın biri, kendi malıyla bir köle satın almış. Onu eve yerleştirip evlendirmiş ve kendisine mal vererek ticaret yapmasını emretmiş. Bu ticaretten, yeteri kadar yiyecek, kalcın kârı da efendişine verecek. Fakat köle, kârı alıp, efendisinin düşmanına veriyor. Efendisine de azıcık bir şey veriyor. Kölenin bu durumuna sizin hanginiz razı olur? 2) Onlara namaz kılmayı emredip, namazla ilgili bir de misal vermiş: Adamın biri, krallardan birinin huzuruna çıkmak için izin istedi. Kendisine izin verildi ve huzura çıktı. Kral, adamı dinleyip, ihtiyacını gidermek üzere yüzünü ona dönmüş. Adam, sağa sola dönüp, ihtiyacının karşılanmasına aldırış etmemiş. Bunun üzerine kral da, adamdan yüz çevirip, ihtiyacını gidermemiş. 3) Onlara, oruç tutmayı emredip, şu misali vermiş: Oruç tutan adamın durumu, savaş elbisesini giyip, silahını kuşanan askere benzer. Düşman ona ulaşamaz ve silâhı da ona tesir etmez. 4) Onlara sadakayı emredip, sadaka verenle ilgili şu misali vermiş: Sadaka veren adamın durumu, düşmanı tarafından esir alınan kimseye benzer. Belli bir değere, kendisini satın almış. Esir, adamın ülkesinde çalışıp az çok ne kazanırsa, kazandığı bu parayı fidye ödeyip, hürriyetine kavuşacak. 5) Onlara, Allah'ı zikretmeyi emrederek, şu misali vermiş: Allah'ı zikretmek, kaleleri olan ve yakınlarında da düşmanları olan ve kalenin içerisine girerek, kapıları kapatıp, kendilerini düşmandan koruyan topluluğa benzer. Rivâyet edilen habere göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de Yahyâ aleyhisselâm'la Allah'ın emrettiği bu beş şeyi emretmiştir. Bunun haricinde de Allah'ın kendine emrettiği beş şeyi daha emretmiştir. O beş şey de şunlardır: ”Cemaat olun, yani birlik ve beraberlikten ayrılmayın, dinleyin, itaat edin, hicret edin ve cihad edin." |
﴾ 115 ﴿