116

Şüphesiz ki, inanılması gereken şeyi

inkâr edenlerin, ne malları, ne de evlâtları, Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir. Allah'ın azabından onları, hiçbirşey kurtaramıyacaktır.

Bu âyet, inkarcıların iddialarını reddetmek için nazil olmuştur. İnkârcılar: ”Bizim mal ve evlatlarımız çoktur, bize azap edilmez" diyerek, mal ve evlatlarıyla övünmüşlerdi. Yine bunlar, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabını, fakirlikle ayıplayarak şöyle diyorlardı: ”Eğer Muhammed haklı olsaydı, Rabbi onu, fakirliğe terketmezdi."

Burada, ”mal" ve ”evlâtlar ”dan söz edilmesinin sebebi, insanların, kendilerini kurtarmak için, bazen mallarını feda etmelerinden bazen de evlâtlarını imdada çağırmalarındandır. Fakat inkârcılara, kıyamet gününde, mal ve çocukları da asla fayda vermiyecektir. Bu ikisi fayda veremiyeceğine göre, diğer eşya hiç fayda veremez.

İşte onlar, devamlı olarak

cehennemliklerdir. Orada ebediyyen kalacaklardır.

Allah, inkarcıların mal ve evlâtlarının kendilerine fayda vermeyeceğini bildirmiştir. Sonra insanın aklına, onlar hayır kastıyla mallarını harcamışlardır. Bundan faydalanabilirler, gibi şeyler gelebilir. Allahü teâlâ, bu şüpheyi izale edip şu misali vermiştir:

116 ﴿