122Ey Müminler! Hani sizden iki grup, bozulmaya yüz tutmuştu. O iki grup, Hazrec kabilesinden Benî Seleme, Evs kabilesinden de Benî Hârise idi. Bu iki grup, korkmuş, zayıflık hissetmiş ve geri dönmeye yönelmişti. Onlar böyle yapmanın doğru olduğunu zannediyorlardı. Ayette geçen ”hem" kelimesi burada azim ve kasdetmek manasına değil, insanın aklına gelen ve içinden geçen şey demektir. Bazan nefisler, zorluk anlarında bu tür duygulara kapılır. Fakat sonradan düzelir ve istikrar kazanır. Sabır ve sebata dönüşür, güçlüklere karşı tahammül eder. Halbuki Allah, onların yardımcısıydı. Dolayısıyla onları, nefislerinin kendilerine vermiş olduğu bu dürtülere uymaktan korudu. Mü'minler, bütün işlerinde başkalarına değil, sadece Allah'a dayansınlar. Allah onlara yeter. Bu âyette, tevekkül etmek, imanın gereklerinden sayılmıştır. İmam Fahreddin er-Râzî şöyle diyor: ” Bu âyetten anlaşıldığına göre insan, kendisine dokunan kötülük ve âfetleri tevekkülle Allah'a havale etmeli ve sıkıntılarını da bu tevekkül vasıtasıyla üzerinden atmalıdır." İbrahim (aleyhisselâm), mancınıkla ateşe atılacağı zaman, kendisine Cebrail (aleyhisselâm) gelip: ”Bir ihtiyacın var mı?" diye sorar. İbrahim de: ” Sana ihtiyacım yok. Allah'a gelince evet, O'na ihtiyacım var" der. Bunun üzerine Cebrail: ”Öyleyse iste" der. İbrahim de: ” İstememe gerek yok kendisinden istekte bulunacağım Allah, benim halimi biliyor" der. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bir hadis-i kudsî'de Cenab-ı Hakk'ın şöyle buyurduğunu söyler: ”Her kim, beni zikretmekten istekte bulunmaya fırsat bulamazsa, istekte bulunanlara verdiğimden daha faziletlisini ona veririm. ”m Allah yolunun yolcusu mutlaka Allah'a tevekkül edip, işini ona havale etmelidir. Nefsin istemese, karşı koymaya çalışsa da senin hakkında yazılıp takdir edilen şey, asla reddedilmez. |
﴾ 122 ﴿