140Eğer size bir yara dokunduysa, onun gibi bir yara da Bedirde kâfir olan o kavme dokunmuştu. Bedir savaşında mü'minler, yetmiş kişi öldürüp, yetmiş kişiyi de esir almıştı. Uhud'da onlar sizden, dalıa önce Bedir'de de siz onlardan öç aldınız. Bu durum onların kalblerinizi zayıflatıp, onları sizinle savaşmaktan engellemedi. Durum böyle olunca, zayıflık ve gevşeklik göstermemeye siz daha lâyıksınız. Çünkü siz, Allah'tan, onların ummadıklarını umuyorsunuz. Biz bu geçmiş ve gelecek bütün milletlerin zafer ve yenilgi günlerini insanlar arasında çevirip duruyoruz ki... Yani, yenilgi ve zaferi milletler arasında değiştiriyoruz. Bazan birini, bazan da ötekini zafere ulaştırırız. Burada geçen ”mudavele" (çevirme, tedavül), birinden diğerine aktarma manasınadır. ”El değiştirdi" dediğimiz zaman, bundan, birisinden diğerine aktarıldı anlamı çıkar. Allahü teâlâ'nın buradaki kastı, mihnet ve sıkıntıyı, bazan inkârcılara, bazan da müminlere vermesidir. Eğer her defasında, inkarcılara verip mü'minleri bundan muaf kılsaydı, iman etmenin gerçek, bunun dışındakilerin de bâtıl olduğu, zaruret haline gelirdi. Durum böyle olsaydı, teklifler, sevaplar ve cezalar boşuna olurdu. Bunun içindir ki Allahü teâlâ, mihnet ve sıkıntıyı bazan inkârcılara, bazan da mü'minlere verir. Allah, iman edenlerin ceza veya mükâfata ilişkin durumlarını ortaya çıkarsın, sizden bazılarına şehitlik ikram ederek, Uhud'daki gibi şehitler edinsin. Allah, zalimleri içi başka, dışı başka olanları yahut da inkârcıları sevmez. Burada; Allahü teâlâ'nın, gerçeğe karşı duran inkârcılara, yardım etmiyeceğine ait uyarı vardır. Bazan inkârcıları galip getirmesinin sebebi, onları yavaş yavaş helâke götürerek cezalandırmak ve mü'minleri de imtihan etmektir. |
﴾ 140 ﴿