143Gerçekten siz, o ölümü müşahede edip, onunla karşılaşmadan önce, ölümü arzuluyordunuz. Burada, ölümden kasıt, şehit olmaktır. Hitap da, Bedirde bulunmayanlaradır. Onlar, Bedir'de şehit olanların aldıkları ecir ve dereceye nail olmak için, Hazret-i Peygamberle birlikte bir gazvede bulunmayı istiyorlardı. Bu konuda, Hazret-i Peygamber'e ısrar ettiyseler de, netice bunun tersine oldu. İşte, arzulamış olduğunuz o (ölümü) gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz. Gözünüzün önünde öldürülen, kardeşlerinizi ve akrabalarınızı görüp, müşahede ediyorsunuz. Neredeyse siz de öldürülecektiniz. Bu ifadeler; onların, şehit olma isteklerini değil, ölümü isteyip, sonradan da, korkup yenilmelerini kınayan ifadelerdir. Dünya sevgisi, ahiret saadetiyle birlikte bulunmaz. Birinin çoğaldığı yerde, diğeri azalır. Allah'tan başka her şeyi (masiva) kalpten boşaltıp, oraya Allah sevgisini doldurmadıkça, ahiret mutluluğu elde edilemez. Bu iki şey, bir arada bulunmaz. Bu sırdan dolayıdır ki âyette, ikisinin bir arada bulunması çok uzak görülmüştür. Allah'ı sevmek, iddiayla olmaz. Allah'ın dinini ikrar eden herkes de samimi olmaz. Bu ikisini birbirinden ayırmak için, ortaya bazı haram ve mekruhlar konmuştur. Sevgi; cefayla eksilmez, vefayla da artmaz. Birtakım belalarla imtihan edildikten sonra, yine de varlığını koruyan sevgi, gerçek sevgidir. Bu hikmetten dolayı, Allah, sizi cihad, şiddetli mihnet ve sıkıntı ile imtihana tabi tutmadan sadece peygamberi tasdik etmekle, ”cennete gireceğinizi mi sandınız?" buyurmuştur. Bu konuda Kuşeyıî şöyle der: ”Şiddetli zorluklara göğüs germeden, yüksek bir yere ulaşacağını sanan kimseyi, kuruntuları, helâkm kuyusuna atar. İstediği şeyin değerini bilen insana onu elde etmesi için olanca gücünü sarfetmesi kolay gelir." Şair der ki: Taşkınlık yapıp cimri olana, Zaman, nimetleriyle cömert davranmadı. Şiblî'ye, arifin özelliği sorulmuş, o da şunu söylemiş: ”Dili, Allah'ı anarak konuşur. Kalbi, Allah'ın varlığını tasdik eder. Sırrı, Allah'ın va'dine dayanır ve ruhu da Allah'ın yolunda geçer." |
﴾ 143 ﴿