152O'nun izniyle ve dileğiyle, inkârcıları yaygın bir şekilde öldürdüğünüz zaman, Allah size olan vaadinde durdu. Uhud savaşından sonra, Medine'ye dönüldüğünde, Müslümanlardan bazıları: ”Biz nasıl yeniliriz, Allah bize zafer vadetmişti" dediler. Bunun üzerine işte bu âyet indi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Uhud'a yerleştirdiği okçu birliğine: ” Sakın yerinizden ayrılmayın. Burada durduğunuz sürece galip geleceğiz" demişti. Nitekim durum öyle olmuştu. Müşrikler gelince, okçular ok atıyor, diğerleri de yeninceye kadar kılıçla vuruyorlardı. Müslümanlar elden gelen herşeyi yapıyor ve yiğitçe çarpışıyorlardı. Tâ ki siz, korkup ve zayıflayarak başarısızlığa düşüp, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in verdiği emir konusunda çekişmeye girinceye kadar. Okçuların bazıları: ”Ne yapalım şimdi?" deyince, onların başkanı olan Abdullah b. Cübeyr: ”Hazret-i Peygamberin emrine muhalefet edemeyiz" diyerek, on civarında arkadaşıyla yerlerinde kaldılar. Diğerleri de, ganimet yağmalamaya başladılar. İşte âyetin bunu ifade eden kısmı: Allah size, sevdiğiniz (zaferi), ganimeti ve düşmanın yenilgisini gösterdikten sonra, isyan ettiniz. O da sizi zaferden mahrum bıraktı. Müşrikler, bu durumu görünce, okçulara saldırıp, başkanlarını öldürdüler. İsyan bundan sonra tescil ediliyor. Bu da, günahın büyüklüğüne işaret eder. Kiminiz, mevziyi terkedip, ganimet peşinde koşarak, dünyayı istiyordu. İbn Mes'ud diyor ki: ”Bu âyet ininceye kadar, bizden herhangi birinin dünyayı istediğini bilmiyordum." Kiminiz de, ahireti istiyordu. Bunlar, yerlerini terketmeyip, şehitlik şerefine ulaşanlardı. Sonra O, sizi imtihan etmek için, o inkârcılardan uzaklaştırdı. Siz zafere yaklaşmışken, Allah bu durumu yenilgiye çevirerek, imandaki sebat durumunuzu ölçtü. Peygamberinizin emrine muhalefet ettiğinizden dolayı pişmanlık duyduğunuzu bildiği için, sizleri affetti. Allah, mü'minlere karşı lütuf sahibidir. Onlara, bütün durumlarında lütufla muamelede bulunur ve onları affeder. Bu durum, Allah'ın şanındandır. |
﴾ 152 ﴿