168

Kendileri oturdukları halde, kardeşlerine: 'Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi' dediler. Bu sözleri, kendileri gibi münafık olan ve Uhud'da öldürülenler için söylemişlerdi. Aynı evde oturdukları öz kardeşleri de ifade edilmiş olabilir. Bunlar içerisinde, bazı şehitler de vardır. Savaşa katılanlar için ise. ” Keşke bizim dediğimizi dinleselerdi ve bizim savaşmadığımız gibi onlar da savaşmasalardı" demişlerdi. Bu sözlerden, savaşa katılanlara engel olmaya çalışmış oldukları anlaşılmaktadır.

Sen de onları susturmak ve yalanlarını ortaya çıkarmak için

de ki: 'Eğer doğru iseniz, ölümü kendinizden savın.' Sözlerinizden anlaşıldığına göre kendinize gelen ölümü uzaklaştırmaya gücünüz varsa, o halde özel bir sebebe bağlı olarak ve muayyen bir vakitte size yazılan ölümü, sebebini defetmek sûretiyle kendinizden defedin. Öliime karşı çare arayıp kendini müdafâ etmek veya etmemek birdir. Kendi canlarınız onlardan daha önemlidir. Ayetin anlamı şudur: Sizin ölmeyişinizin sebebi, ölüm zamanınızın gelmemiş olmasıdır. Süreniz gelmiş olmasına rağmen, evde oturarak onu ertelemediniz. Bu düşünceniz doğru olamaz. Bazan savaşmak kurtuluşa, evde oturmak ise ölüme götürebilir.

Bilin ki, ölümün belli bir yaşı yoktur. Belli bir zamanı da yoktur. Belli bir hastalığı hiç yoktur. Kişi bunları bilerek, her an için, ölüme hazır olmalıdır. Salih kimselerden birisi, geceleri şehir duvarı üzerine çıkarak:

"Yolculuğa hazırlanın yolculuğa hazırlanın" diye bağırırın iş. Adam ölünce, bu sesi artık duyamayan vali, birisini çağırıp bunu sorduğunda, adamın öldüğünü söylemişler. O da şunu söylemiş:

Solculuğa düşkündü, devamlı onu anardı.

Nihayet deveci, devesini kapısında ıhtırdı.

Onu uyanık, gayretli ve hazırlıklı buldu,

Zaten emelleri, onu hiç oyalamamıştı.

168 ﴿