195Rabb'leri onlara yani isteklerine şöyle cevap verdi: 'Ben, erkek veya kadın, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmem. Allahü teâlâ'yı zikir ve onun yaratıkları hakkında düşünmeye devam etmeleri ve dua etmeleri gibi amellerini zayi etmem. Bu amellerin icabet için sebep kılınması, duanın kabul edilmesi için bu gibi amellerin şart olduğunu ifade ediyor. ”Erkek veya kadın" ifadesinden, Allahü teâlâ'nın, kullarına cevap vermesi, dualarını kabul etmesi konusunda, erkek veya kadın farkı olmadığı anlaşılıyor. Önemli olan, itaat edip, Allah'ın dinine sıkı sıkıya sarılmaktır. Din konusundaki üstünlük, yapılan amellere göredir. Diğer özelliklerin önemi yoktur. Erkek veya kadın olmak, soylu veya soysuz olmak, yapılan amellere etki etmez. Sizler, birbirinizdensiniz. Kadın erkekten, erkek de kadındandır. Ümmü Seleme rivâyet ediyor: ”Ey Allah'ın Rasûlü! Hicret konusunda, işittiğime göre Allah, erkeklerden bahsediyor, kadınlardan bahsetmiyor." dedim. Bunun üzerine işte bu âyet indi.(80) "Sizler birbirinizdensiniz"cümlesmm bir anlamı da, ”amellerinizin karşılığında sevap kazanmada birbirinizin aynısısınız. Kadının sevap kazandığı gibi, erkek de kazanır. Erkeğin kazandığı gibi, kadın da kazanır. Bazılarınıza sevap verip de diğer bazılarınızı mahrum bırakmam" dır. Hicret edenler... İyi amellerde bulunan kimselerin, yaptıkları ameller detaylandırılarak, onlar için hazırlanan sevap ve yücelik övülüyor. Sanki şöyle denilmşitir: Bu güzel amelleri işleyenler fitne yurdundan kaçıp, vatanlarını terkederek dinleriyle birlikte Allah'a gidenler ve müşriklerin verdiği ızdıraplarla sıkıştırılarak yurtlarından çıkarılanlar, benim hak yolumda ve tevhid dinimde imanlarından dolayı, müşrikler tarafından eziyete uğrayanlar, benim yolumda, müşriklerle savaşıp, onları öldürenler ve bu savaş esnasında öldürülenlerin, yani şehit olanların günahlarını mutlaka örteceğim, kötülüklerini sileceğim ve onları, Allah'ın bir mükâfatı olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağını. Bu mükâfat onlara, Allah katındandır. Böyle ifade edilerek, cennete girecek o kimsenin şanı yüceltilmiştir. Yüce padişah; kölesine: ”Tarafımdan sana bir elbise giydireceğim" dediği zaman, bu ifade, köleyi şereflendirme anlamı taşır. Allah, bu sevabın yüceliğini şu sözü ile de pekiştirmektedir: Mükâfatın en güzeli, Allah katındadır.' Amellere verilen en güzel sevap, Allah katında olup, o da, sonsuz olan cennet nimetleridir. O nimetler, tükenecek olan dünya nimetleri gibi değildir. Bu yüce mükâfatın ve büyük karşılığın, Allah yolunda kendilerine eziyet edilip, yurtlarından çıkarılarak hicret ettirilen o yüce insanların hakkı olduğu âşikârdır. Hasan Basrî şöyle diyor: ”Yolculuğa çıkmak üzere bulunan azıksız topluluklara şaşarım. Onların önde olanları, geride olanların hazırlanması için bekletilmekte, bunlar ise oturmuş, oynayıp oyalanmaktadırlar." Rivâyet edilir ki; ölüm meleği, sâlih insanlardan birinin ruhunu almak üzere karşısına dikilip, şöyle der: ” Merhaba. Vallahi ben, elli yıldan beri, senin için hazırlanıyorum." Abdullah b. Mübarek, can çekişme esnasında gözünü açıp güler ve: " Yapabilenler böyle yapsınlar" der. Bazı âlimler de der ki: Cenneti isteyenler, şu beş şeye devam etmelidirler: 1) Kendini kötülüklerden alıkoymak. Allahü teâlâ: ”...Kim nefsi kötü heveslerden engellerse, gidilecek yer cennettir" (Nâziât:40-41) buyurur. 2) Dünyada, az şeye razı olmalı. 3) Allahü teâlâ'ya itaat etmeye çok haris (tutkun) olmalı. Allahü teâlâ: ”İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur" (Zuhruf: 72) buyurur. 4) Sâlih ve iyi kişileri sevmeli, onlara karışıp, onlarla oturmalıdır. Çünkü sâlihler, bağışlanınca, kardeşlerine ve arkadaşlarına şefaat ederler. 5) Allah'a çok duâ etmeli ve sonunun hayırlı olmasını dilemeli. |
﴾ 195 ﴿