5

Ey veliler!

Allah'ın, sizi başına diktiği mallarınızı, saçıp savuran çocuklara, yetimlere, kadınlara ve erkeklere yani

aklı ermezlere vermeyin! Allahü teâlâ burada; mallan, velilere izafe etmiş, yetimlerin mallarını, kendi mallan gibi değerlendirmiştir. Çünkü bunlar arasında, cins ve soy bakımından birlik vardır. Bütün bunlar, yetimlerin mallarını iyi korumak için mübalâğa ifadeleridir.

"Allah'ın, sizi hasına diktiği mallarınızı..." İfadesiyle de bu malların, veliler için geçini sebebi kılındığı pekiştirilmiştir. O mallarla geçinir ve ayakta kalırsınız. O malları kaybederseniz, siz de kaybolursunuz. Mal, ayakta durmanın sebebi olduğu için, mübalâğa ifadesi olan ”kıyâmen" kelimesiyle ifade edilmiştir.

O mallarla onları besleyin, giydirin... O mallardan onlara yed irin. Burada ince bir nokta bulunmaktadır. Ayetin akışında, ”minhâ" denmeyip, ”fîhâ" denmiştir. ”Minhâ" ifadesi kullanılsaydı, malların bir kısmının kendilerine yedirileceği emredilmiş olurdu. Böyle denmeyerek, o mallarla ticaret yapılması emrediliyor. O mallar nemalandırılarak, elde edilen kârlardan, kendilerine rızık temin edilecek. Yoksa, ana mallar yedirilerek tüketilme yönüne gidilmeyecektir.

Ve onlara, güzel söz söyleyin. Onlara, gönüllerini alabileceğiniz güzel sözleri söyleyin.

Gaffâl der ki: ”Güzel sözden maksat şudur: Veliye bir çocuk teslim edildiğinde, onun malının kendi malı olduğunu, velinin ise, sadece bu malın bekçisi olduğunu çocuğa bildirecek. Çocuk büyüyünce, malı kendisine teslim edilecek. Eğer bu şahıs, bir aklı kıt kimseye veli tayin edilmişse, kendisine nasihatta bulunur ve israf ederek savurganlık yapmaktan uzak durmaya teşvik eder. Savurganlığın sonunun fakirlik ve halka muhtaç olmak olduğunu kendisine bildirir." Âyetle, malın tehlikesinin de, faydasının da biiyük olduğuna işaret edilmiştir.

Selef-i sâlihin şöyle der: ”Mal; müminin silâhı olup, neredeyse inkarcılık olacak olan fakirlik için hazırlanmıştır. Ticaret yapın ve kazanç sağlayın. Siz öyle bir dönemde yaşıyorsunuz ki, sizden biri muhtaç olduğu zaman ilk yiyeceği şey dinidir. Belki de, cenazede insanları gördükleri zaman onlara: 'Dükkanınıza gidin,' derler."

İmam Fahreddin er-Râzî tefsirinde şöyle der: ”Allahu teâlâ, müdâyene (borçlanma) âyetinde, (Bakara: 282) malı korumaya teşvik etti. Çünkü, yazmayı, şahit tutmayı ve rehin almayı emretti. Akıl da bunu teyid eder. İnsanın zihni boş olmadıkça, dünya ve ahireti kazanamaz. Zihninin boş olması da ancak mal ile mümkündür. Mal olunca, menfaat elde edilir, zarar def edilir. Her kim ahireti kazanmak için dünyayı isterse, onun için dünya, ahiret mutluluğunu kazanmak için belirtilen en ulvî sebeplerden biri olur. Kim de dünyayı kendi nefsi için isterse, ahireti kazanmak için en büyük engellerle karşı karşıyadır."

5 ﴿