6

Ey Veliler ve Vasîler! İhtilâm olup, bulûğa ermeden önce,

nikâh çağına varıncaya kadar, yetimleri deneyin. Onları, din konusunda ve mallarını koruma konusunda denemelere tabi tutun. Deneyin bakalım, durumları nasıl, davranışları ne durumda? Onlara mal verin ve alışverişlerini deneyin. Becerip beceremiyeceklerine bir bakın: Onlar ihtilâm olunca, evlenme çağına gelmişler demektir. Bu döneme kadar, kendilerini birtakım deneylere tabi tutun.

Eğer onlarda, din konusunda doğruya ulaştıklarını gösteren bir belirti, mallarını da israfa ve herhangi bir zayıflığa düşmeden kullanabileceklerini gösteren

bir olgunluk görürseniz, geciktirmeden

hemen mallarını kendilerine verin. Âyet-i kerimeden anlaşılan görünürdeki anlama göre, bulûğ çağına gelmiş olan kimse, reşit değilse, kesinlikle ona mal teslim edilmez. Bu kişi, müsrif de olsa, aciz de olsa, durum aynıdır. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'in görüşleri böyledir.

Büyüyecekler (de geri alacaklar) diye haksız yere

israf ile tez elden onların mallarını yemeye kalkmayın. Onların büyümesinden ve mallarına sahip olmalarından korkarak, size teslim edilen mallarını bol keseden, saçıp savurarak harcamayın. ”Gönlümüzün istediği gibi harcayalım. Çünkü onlar büyüyünce, nasıl olsa bizden mallarını isteyecekler. Biz de onlara teslim edeceğiz" gibi düşüncelere kapılmayın.

Zengin olan veli ve vasîler, yetimin malını yemekten kaçınıp

çekinsin. Yetimlere şefkat edip, onların malını olduğu gibi koruma konusunda Allah'ın kendisine vermiş olduğu rızık ve zenginliğe kanaat etsin. Âyette geçen ”isti'fâf (çekinme) kelimesi, ”iffet" kelimesinden daha beliğdir. İsti'faf kelimesinde, fazlasıyla iffet ve çekinme istemi vardır.

Fakir olan da, fakir olan veli ve vasiler de, şeriatta öngörüldüğü şekilde ve vermiş olduğu hizmet karşılığı olarak gerekli olan miktarı aşmadan

uygun olan şekilde, yani meşru bir sûretle

yesin. Âyet, vasinin yaptığı göreve karşılık olarak belirli bir hak alabileceğine işaret etmektedir.

Belirtilen esaslara riayet ederek,

onlara mallarını geri verdiğiniz zaman da, bu malların kendilerine teslim edildiğine, onların da teslim aldığına ve zimmetten kurtulduğunuza ilişkin

yanlarında şahit bulundurun.Yaratıkların hareketlerini kontrol edici ve

hesap görücü olarak Allah yeter. Emredilen şeyleri yapmamazlık etmeyin. Sınırı aşmayın.

Akıllı insana yaraşan, başkalarının hakkına, özellikle de yetim hakkına tecavüz etmekten sakınmaktır. Çünkü bu haklar insanı, cehenneme sürükler. Başkalarının haklarını yemek, büyük günahlardandır. Kul haklarıyla imtihan edilip kaybeden insan, ahirete gitmeden önce helâllaşmalıdır. Bu konuda Hazret-i Peygamber şöyle buyurur: ”Sizden biriniz, bir başkasına haksızlık etmişse, dinar veya dirhem bulunmayan (kıyametten) önce, yani bugün helâlleşsin. Kıyamet günü, haksızlık yapan kimsenin, sevabından yaptığı haksızlık kadarı alınır ve haksızlığa uğrayana verilir. Sevabı yoksa, haksızlığa uğrayanın günahlarından alınır ve haksızlık yapana yüklenir."

Bir kimsenin yapmış olduğu haksızlıklar fazla olur da, hak sahiplerinden helâllik alması da zor olursa, iyi amellerini artırmaya çalışsın. Umulur ki, bu ameller onu Allah'a yaklaştırır. Böylece Allahın imanlı kulları için biriktirmiş olduğu lütfa ulaşır. Bu da haksızlığa uğrayanları razı ederek haksızlık yapanı bağışlamasıdır.

Alimler şöyle derler: Evli bir kadınla zina yapan kimse, o kadının kocasıyla helâllaşmadığı sürece affedilmez. Çünkü hasmı bir kuldur. Eğer zina yapan kimse, tevbe eder ve adamla helâlleşiı se, günahı bağışlanabilir. Adamla sadece helâlleşirken hanımıyla zina yaptığım söylemez. ” Bendeki bütün haklarını ve aramızdaki bütün kırgınlıkları bana bağışlayıp, hakkını helâl et" der. Böylece, bilinmeyen şeyler üzerinde, bilinen bir anlaşma yapılır. Bu da, bu ümmet şerefli olduğu için caiz görülmüştür. Geçmiş ümmetlerin durumu böyle değildi. Onlar, yapılan günahı söylemedikçe, bağışlanmazlardı.

Kulların mallarını gasbetme, onları dövme, sövme, öldürme ve buna benzer bütün günahlardan dolayı, hak sahibinin rızasını almak, tevbe etmek ve salih ameller yapmak gerekir. Kul, bu tiir günahlardan tevbe edip, haksızlık yaptığı kimseleri razı etmezse, kıyamet gününde kayba uğrar ve amelleri boşa gider.

6 ﴿