40Şüphesiz ki Allah, zerre kadar haksızlık etmez. Mükâfattan zerre miktarı eksiltmez ve cezayı da zerre miktarı artırmaz. "Zerre"; kırmızı ve ufacık karınca demektir. O kadar ufacık ki, neredeyse görülemeyecek. Yahut da, toprağın en ufak parçaları demektir. Zerre kelimesi, evlerin içerisinde uçuşan ve ancak güneş ışığında görülen tozları da ifade eder. Mübâlağaya en uygun olan da odur. Zerre miktarı kadar bile olsa, yapılan bir iyiliğin karşılığını kat kat artırır ve sahibine kendi katından biiyiik mükâfat verir. Bu iyiliği yapana, kendi katından ikram olmak üzere mükâfat verir. Bu ikrama ”ecir" denilmiştir. Çünkü, İkram çalışmanın karşılığı olan ecre bağlı olup onun üzerine fazlalık olarak verilmiştir. Sahih bir haberde şu ifade yer almaktadır: "Cennet ehli içeriye girince, Allahü teâlâ meleklere: ”Benim dostlarımı yedilin" der ve onlara rengârenk yemekler verilir. Her lokmada, diğerlerinde bulamadıkları, bambaşka bir lezzet bulurlar. Yemeyi bitirdikleri zaman, Allahü teâlâ: ”Kullarımı içirin" der. Onlara içecek verilir. Her yudumda, diğerinde olmayan bir lezzet bulurlar. Bunu da bitirdikleri zaman Allah onlara: ”Ben sizin Rahh'inizim. Size olan sözümü yerine getirdim. Benden isteyin, size vereyim" buyurur. Bunun üzerine onlar, iki veya üç defa: ”Senin rızanı isteriz" derler. Allah da: ”Sizden fazlasıyla razı oldum. Bugün size, bütün bunlardan daha büyük bir ikramda bulunacağım" buyurur. Perdeyi açar ve Allahü teâlâ'nın dilediği kadar O'na bakarlar ve O'na secdeye kapanırlar. Secdede, Allah'ın dilediği kadar kalırlar. Sonra Allah onlara: ” Kaldırın başlarını zı, burası ibadet yeri değildir" der. Bunun üzerine, kendilerine ikram edilen bütün nimetleri unuturlar. Çünkü o anda, Allah'a bakmak, kendileri için, bütün nimetlerden daha sevgili olmuştur." ' |
﴾ 40 ﴿