59

Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan idarecilere de itaat edin. Burada sözü edilenler, hakkı emreden idareciler ve adaleti yerine getiren valilerdir. Haksızlığı emreden idareciler ise, itaat edilmeye lâyık değillerdir. Onlar, yani adaletli olmayan idareciler, zalim kimselerdir. İnsanların mallarını zorla gasbederler.

Allah'a itaat, müstakil olarak zikredilmiş, arkasından ise, ”peygambere ve sizden olan idarecilere" kısmı bir arada zikredilmiştir. ”Sizden olan idarecilere itaat edin" ifadesi müstakil olarak gelmemiştir. ”Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan idarecilere de itaat edin" buyurıılarak, bir edep ifadesi sergilenmiştir. O edep de, Allahü teâlâ'nın ismiyle, bir başkasının isminin aynı yerde yanyana sergilenmemiş olmasıdır. Fakat iş kullarla ilgili olunca bu caizdir. Çiinkü, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de, bir insandır, idareciler de. Bu ikisinin bir arada zikredilmesinin herhangi bir zararı yoktur.

Eğer siz ve sizi yönetenler, din veya dünya konusunda

herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, eğer gerçekten

Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve Rasûlüne, Allah'ın Kitabına ve Hazret-i Peygamber'in Sünnetine

götürün. Bu âyet, kıyasın delil olmasına işaret etmektedir. Kıyas nasıl delil olmasın? Bir konuda nas varsa, ihtilaf edilen konuyu o nassa havale etmek, temsil yoluyla, ve onun üzerine bina etmek suretiyle olur. Kıyasla kasdedilen de budur. Allah'a ve peygambere itaattan sonra, bu da emredilmektedir. Böylece de, hükümlerin üç yolla ortaya çıktığı anlaşılmış oluyor: Kitapla sabit olan hükümler, sünnetle sabit olan hükümler ve kitap ve sünnete havale etmek yoluyla sabit olan hükümler ki, bu da kıyastır.

Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, böyle yapmanız gerekir. Allah'a iman bellidir. Ahiret gününe iman ise, Allah'ın Kitabına ve peygamberin sünnetine muhalefet edenlerin uğrayacağı cezayı ifade eder. İhtilafa düştüğünüz şeyleri, Kitabına ve peygamberin sünnetine havale ederseniz, sizin için

bu iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.

Bu âyet, hak yolda olan idarecilere itaat etmenin vacip olduğuna işaret eder. Hak yoldan sapan idarecilere ise, itaat edilmez. Çünkü hadis-i şerifte: ”Allah'a karşı gelinen bîr konuda, mahluka itaat yoktur" buyurulur.' İdarecilerin, Allah'ın kanun ve hükümlerini uygulama ve Hazret-i Peygamberin sünnetine uyma konusunda, Allah'tan korkup, ürpermeleri gerekir. Ancak o zaman, insanlara karşı Allah onların kalbine heybet doldurur ve o zaman, insanlardan korunmak için orduya da ihtiyaçları olmaz.

Rivayet edildiğine göre Rum kralı, Hazret-i Ömer'e hediye olarak cübbe ve bazı giyim eşyaları göndermiş. Hediyeleri getiren elçi şehre girince: ”Hâlifenin binası ve sarayı nerede?" diye sormuş. Ona demişler ki: ”Onun, senin düşündüğün gibi büyük bir sarayı ve binası yoktur. Küçük bir evi vardır." Ona evini göstermişler. Gittiğinde küçük mütevazi bir ev olduğunu görmüş Eski olduğu için, evin kapısı kararmış bir haldeymiş. Hazret-i Ömer'i istemiş, ancak evde olmadığını, kendinin ve müsllimanların bazı işlerini görmek için çarşıya çıktığını söylemişler. Elçi de çarşıya çıkmış ve Hazret-i Ömer'i, bir duvarın gölgesinde, kırbacına dayanmış olarak uyur halde bulmuş. Elçi bu durumu görünce: ”Adilsin, eminsin ve istediğin gibi de uyuyorsun. Bizim yöneticilerimiz ise, haksızlık ediyorlar, kalelere ve ordulara sığınıp, ordular tarafından korunma ihtiyacı hissediyorlar" demiş.

Erdeşir de şöyle der: ”Mülkün temeli din, muhafızı da adalettir. Mülkün temeli olmazsa yıkılır, muhafızı olmazsa kaybolur." Haksızlık çok büyük bir ayıp, cezası da cehennemdir. Her akıllı insanın, haksızlıktan kaçınması gerekir. Mü'minin niyeti adalet olursa, zalimlerden kaçması ve zalimlere itaat etmemesi gerekir. Sadece hak yolda olan insanlara itaat edilir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Bana itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur. Bana kafa tutan da, Allah'a kafa tutmuş olur. Adaletli yöneticiye itaat eden, bana itaat etmiş olur. Yöneticiye kafa tutan ise, bana kafa tutmuş olur" buyurur.'

Haccâc'a: ”Sen Hazret-i Ömer devrine yetiştin. Onun adaletini gördün. O halde, neden Ömer gibi âdil olmuyorsun?" diye sorarlar. Haccac da şöyle der: ”Sizler zühd ve takvada Ebû Zer gibi olun. O zaman ben de size, Ömer gibi âdil ve insaflı davranayım."

59 ﴿