85Her kim, güzel bir işe aracılık ederse, onun da o güzel işten, yaptığı işin sevabından, bir payı vardır. Ayette geçen ”güzel bir işe aracılık"tan yani şefaatten kasıt, müslümanın hakkının gözetilmesi ve böylelikle de, Allah'ın rızasının istenmesidir. Bu güzel aracılık, herhangi meşru bir işte caizdir. Allahü teâlâ'nın koymuş olduğu hadi erde (cezalarda) ise, caiz değildir. Her kim de, iyiliğin dışında, kötü bir işe aracılık ederse, onun da işlenmiş olan o kötü işten bir payı vardır. Kendisinden hiçbir şey eksilmez. O kötü payı tam olarak alır. Mesrûk'tan şöyle anlatılır: Mesrûk, birisine iyi aracılıkta bulunmuş ve aracılık yaptığı kimse de Mesrûk'a bir câriye hediye etmişti. Mesrûk buna kızmış ve hediyeyi geri vererek: ”Senin kalbindekini bilseydim, ihtiyacın hakkında konuşmazdım" demiştir. Zemahşerî'nin belâğatında da şunlar var: İki şey büyük ayıp ve hatadır. Bunlardan birisi, Allah'ın hadlerinde aracı olmak, ikincisi ise, hükümlerde rüşvet vermek veya almaktır. Mü'min insanın yapması gereken şey, cinayete uğrayana aracılık edip yardımcı olmaktır. Müslümanların ihtiyacını gidermek için aracı olmak, İslâm'ın haklarındandır. Bu hak, giicü yerinde olanlar içindir. Kimin gücü varsa, gücü oranında, Müslümanların haklarına sahip çıkmak mecburiyetindedir. Müslümana dua etmek de, iyi işe aracılık etmek sayılır. Çünkü bu dua, Allahü teâlâ'ya aracılık etmek sayılır. Hadi s-i şerifte: ” Kim bir müslüman kardeşine, onun gıyabında dua ederse, duası kabul edilir ve bir melek ona, 'sana da aynısı' der" buyurulmuştur. Allah her şeyin karşılığını vericidir. İyi ve kötü her şeyin mükâfat ve cezasını verir. |
﴾ 85 ﴿