94

Ey iman edenler! Bu âyet, kavmi içerisinde tek başına iman eden, Mirdâs b. Nehîk hakkında inmiştir. Hazret-i Peygamber, onun toplumuna bir seriyye (askerî birlik, müfreze) göndermiş, seriyve onlara ulaştığında, hepsi kaçmış, sadece Mirdâs kalmıştı. Mirdâs, bir dağın dolambacında koyunları ile birlikteydi. Seriyye ile gelenlerin yanına inip: ”Lâ ilahe illallah Muhammedtin Rasûlullah, esselâmu aleyküm" demişti. Üsâme b. Zeyd de Mirdâs'ı öldürmüş ve koyunlarını sürüp götürmüştü. Durumu Hazret-i Peygamber'e haber vermişler, o da bu olaya çok kızmış ve: ” Lâ ilâhe illallah dediği halde, onu öldürdün öyle mi?" diye çıkışmış, Üsâme ise: ”O, diliyle söylemişti, içinden gelerek söylememişti" demişti. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber: ”Kalbini yarıp baktın mı?" diye sormuş ve bu âyeti okumuştu. Üsame: ”Ey Allah'ın Rasûlü! Benini bağışlanmam için Allah'a dua et." diye ricada bulununca, Hazret-i Peygamber: ”Lâ ilâhi' illallah diyen nasıl öldürülür?" demişti. Sonra Üsame şöyle diyor: ” Hazret-i Peygamber bu sözünü o kadar tekrarladı ki, bir ara, 'keşki daha önce değil de, şimdi miislüman olmuş olsaydım' diyesim geldi. Sonra da, Allah'tan benim bağışlanmamı diledi, sonra da, bu koyunları geri vermemi ve müslüman bir köle azad etmemi emretti.'"691

Allah yolunda harekete geçip,

savaşa çıktığınız zaman, iyi anlayıp dinleyin! Yapacağınız veya yapmayacağınız işin iyice açıklığa kavuşmasını isteyin. Tedbirsiz ve düşüncesiz, aceleyle hareket etmeyin.

Size Müslümanların yaptığı gibi

selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: 'Sen mü'min değilsin' demeyin. Onu, size göründüğü şekilde kabul edin ve ona göre davranışlarda bulunun. Dünyada elinize geçecek olan, basit ve sonunda tükenecek bir mala göz dikerek, basit bir menfaat karşılığında ona bu gibi sözler söylemeyin. Bu ifadede, dünya inalının hemen tükenip, en kısa zamanda yok olacağına işaret vardır.

Çünkü Allah katında, sayısız ganimetler vardır. Bu ganimetler sizi, bu gibi insanları, malları için öldürmekten müstağni kılar. Bu ifadede, Allahü teâlâ'nın vereceği sevabın devamlılığına ve kalıcılığına işaret edilmektedir.

Önceden siz de öyleydiniz. Müslüman olmazdan önce, siz de, şimdi size selâm veren kimse gibiydiniz.

Allah, bu derecenizi kabul etmek süreliyle,

size lütfetti. Bu dereceniz sayesinde, mallarınızı ve kanlarınızı korudu. Sizin gizli hallerinizi araştırmayı emretmedi.

O halde durum böyle olunca, artık siz de

iyi anlayıp dinleyin. Bu işin açıklığa .kavuşmasını isteyin. Onun durumunu, kendi durumlarınızla karşılaştırın. Dış görünüşe bakma konusunda, ilk müslüman olduğunuz zaman, size nasıl davranıldıysa, siz de öyle davranın.

Allah gizli veya açık

bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Sizi onlara göre hesaba çekecektir. Hayır yapmışsanız hayır, şer yapmışsanız şer kazanacaksınız. Onun içindir ki, hemen öldürmeye koşmayın, ihtiyatlı davranın.

İmam Gazâlî şöyle der: 'Haberdar' demek, gizli haberlerin bile, kendisinden gizli kalmadığı kimse demektir. Hareketli, veya hareketsiz her zerreden, muzdarip veya itminan içindeki her nefisten haberi olan demektir. Yani âyetteki ”hahîr", ”alîm" manasına olup her şeyi bilen demektir. Fakat bilgi, içerdeki gizliliklere izafe edilince buna 'uzmanlık-tecrübe' adı verilir. Bu uzmanlık ve tecrübe sahibine de, ”habîr" yani 'uzman-tecrübeli' veya 'haberdar' denir.

Bu âyet, Üsâme'nin hata ettiği gibi, müctehidin de hata edebileceğine işaret eder. Üsâme'nin hatası, kısas yapılmaksızın bağışlanmıştır. Aynı zamanda âyet dil ile zikrin muteber olduğunu ifade eder. Fakat mü'min, dil ile zikirden kalbî zikre yükselmelidir. (Yani insan, dille zikretmekten terfi ederek, kalple zikredecek aşamaya gelmelidir.) Daha sonra da, ruhla zikretme aşamasına gelmeli. İşte böylece, bilgisizlik karanlığından kurtulup, bilgi ışığına ulaşmış olur.

94 ﴿