127Senden kadınların miras alması hakkında fetva istiyorlar. Bu âyet, Uyeyne b. Husayn adında bir zatın Hazret-i Peygambere gelerek: Duyduğumuza göre sen, kız çocuklara ve kız kardeşlere mirastan yarım pay veriyormuşsun. Halbuki bizler, savaşa katılıp ganimet elde edeni mirasçı yaparız" demesi ve Hazret-i Peygamber'in de ”öyle emrolundum" cevabı üzerine nazil olmuştur.1"1 De ki: 'Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor: Onların mirastan ne kadar pay alacaklarını Allah’açıklıyor. ”İfta" yani fetva vermek, kapalı ve müşkil bir şeyi açıklamaktır. Burada Allahü teâlâ'ya atıfda bulunularak, kadınlar konusundaki fetvayı Onun verdiğine işaret ediliyor. Ayrıca: "Allah size çocuklarınız hakkında... tavsiyede bulunur" (Nisa: 11) âyeti de buna dayanak oluyor. Miras, ya da başka konularda yazılan haklarını vermediğiniz ve kendileriyle malları ve güzellikleri için evlenmeyi istediğiniz yetim kadınlar. yani güzellikleri veya zenginlikleri dolayısıyla velisinin kendisiyle evlenmeyi istediği kadınlar ve zayıf çocuklar hakkındaki ve yetimlere adil davranmanız, onlara haklarını ve mallarını tam olarak vermeniz hususundaki hükümleri, Kur'ân'da size okunan âyetler açıklar.' Miras ve buna benzer diğer hükümleri size. Kuran âyetleri farz kılar. Araplar, çocuklara mirastan pay vermezlerdi. Tıpkı kadınlara vermedikleri gibi. Sadece, işleri gören erkeklere mirastan pay verirlerdi. Kur'an'da onlara okunan âyetlerden kasıt Allahü teâlâ'nın: ” Temizi pisle değiştirmeyin. Mallarınızı onların mallarına katarak yemeyin" (Nisa: 2) buyruğudur. Yukarıda belirtilenler ve diğer konularda, ne hayır işlerseniz, şüphesiz ki Allah onu mutlaka bilir. Sizleri ona göre hesaba çeker. Akıllı insanın yapacağı şey, Allahü teâlâ'nın emirlerine itaat edip, başkalarının malını yememek, tam tersine, yetim ve yoksullara, elinden geldiğince yardımda bulunmaktır. Hâtem el-Esam şöyle der: ” Üç şey vardır ki, diğer üç şeye bağlıdır. O üç şey olmaksızın, diğer üç şeyi iddia eden yalancıdır: Malını Allah için harcamadan cenneti sevdiğini iddia eden yalancıdır. Allah'ı sevdiğini iddia ederek, Allah'ın haram kıldığı şeylerden sakınmayan da yalancıdır. Hazret-i Peygamber'i sevdiğini iddia edip de, fakirleri sevmiyen kimse de yalancıdır." Âyette geçen ”ne hayır işlerseniz" ifadesi, hayır yapmaya teşvik ve heveslendirmek anlamı taşır. Anlatıldığına göre, Ebû Hanife'nin dükkanına bir kadın gelip, elbise almak ister. Ebû Hanife de, 400 dirhem değerinde yeni bir elbise çıkarır. Kadın: ” Ben fakir bir kadınını. Bir kızım var. Onu kocaya vermek istiyorum. Bu elbiseyi bana, uygun bir fiyatla sat" diye ricada bulunur. Ebû Hanife de: ” Dört dirheme al" der. Kadın: ”Benimle alay mı ediyorsun?" diye çıkışınca, Ebû Hanife: ” Alay edenlerden olmaktan Allah'a sığınırım. İki tane elbise satın almıştım. Bir tanesini satarak sermayesini kurtardım. Ancak dört dirhem eksiğim kaldı. O dört dirhem de bu elbiseye kaldı" der. Bunun üzerine kadın, dört dirhem verip elbiseyi alır ve sevinçli bir halde evine döner. Şurası bilinmelidir ki, nefis, ruhun eşine karşı kadın mesabesindedir. Yüce Allah erkeklere, kadınların haklarını yerine getirme yükümlüğünü yüklediği gibi, kulları da, nefislere karşı bazı hakları yerine getirmekle yükümlü kılmıştır. Abdullah b. Amr (radıyallahü anh), geceleri ibadetle, gündüzleri de oruçla geçirince, Hazret-i Peygamber ona: ” Nefsinin sende hakkı vardır. Oruç da tut, iftar da et. İbadet et, fakat uykuyu da terketme" der. Şiddetli bir şekilde riyazete dalmak, insanın gücünü keser. Onun içindir ki Hazret-i Peygamber: ” Bu din metindir (güçlüdür, serttir.) Ona yumuşaklıkla sızmaya bak" buyurur. Bu sözüyle de, nefislere fazla şeyler yükletilerek, güç yetiremiyeceği şeyleri emretmemeyi tavsiye etmiştir. Eğer öyle yapılırsa, gücü kalmaz ve dinden de, amelden de yoksun kalır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), nefsinin hakkını verme konusunda orta bir yol izlerdi. Bu konuda gayet adaletli davranırdı. Bazan oruç tutar, bazan tutmazdı. Hem ibadet eder, hem de uyurdu. Kadınlarla evlenirdi. Bazan; tatlı, bal ve tavuk gibi bulduğu şeyi yerdi. Bazan da, şiddetli açlıktan dolayı, karnına taş bağlardı. Ey gafil insan! Kendine ve gideceğin yere dikkat et! Nefsine uymuş bir kul olmaktan şiddetle sakın! Ölmeden önce kendini düzelt! Yaptığın bütün haraketlerde ve söylediğin biitün sözlerde kendini hesaba çekip ölçülü davran! Çünkü Allah, her şeyi çok iyi bilir. O'nun bilgisi her şeyi kuşatmıştır. Her türlü aşırılıktan kaçın! |
﴾ 127 ﴿