17

'Şüphesiz ki Allah, ancak Meryemoğlu İsa Mesih'tir' diyenler kâfir olmuşlardır. Bu âyet Necran Hıristiyanları hakkında inmiştir. Bunlar, Hıristiyanların Yakubî grubundan olup yüce Allah'ın belirli bir insan vücuduna veya ruhuna yerleşebileceğini ileri sürenlerdir.

Ey Rasûlüm Muhammed, onları susturmak ve aciz durumda bırakmak için:

De ki: Eğer durum iddia ettiğiniz gibiyse, şu halde:

'Öyleyse Allah, Meryemoğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helâk etmek istese, O'na kim engel olabilir?' Kim karşı çıkabilir? Hiç kimse olamaz. Allah'ın kudret ve iradesinin öniine kim çıkabilir?

Bu cümle, iddialarının çürüklüğünü ispatlamakta ve Hazret-i İsa'nın yaratılmış bir insan olduğunu, diğer varlıklar gibi geçici bir hayata sahip bulunduğunu vurgulamaktadır. Şu halde bu özellikte olan birisinin ilâh olması düşünülemez. Ne kendisinin, ne de başkasının yok olmasına engel olmayan birisi ilâh olabilir mi?

Buradaki helâk'tan amaç, yok etmek, canım almaktır.

Göklerin, yerin ve ikisi arasmdakilerin mülkiyeti sadece Allah'a aittir. Evrenin iki kutbu arasında ne varsa, Onundur. Bıına göre göklerdeki meleklerin; yerin ve denizlerin derinliklerindeki yaratıkların mülkiyeti sadece Allah'a aittir. Kısacası yaratıkların tümü O'nun mülküdür ve O, her şeyde mutlak tasarruf yetkisine sahiptir. Yaratma, yok etme, diriltme ve öldürme yalnızca O'nun elindedir. Tüm bunlar, yüce Allah'ın biricik ilâh olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla

O, dilediğini yaratır. Dilediğini dilediği şekilde yaratma yetkisine sahiptir. Bazı şeyleri herhangi bir asıl olmaksızın yaratır. Meselâ, yeri ve gökleri herhangi bir şeyden değil de direkt olarak yaratmıştır. Bazı şeyleri de başka bir kaynaktan meydana getirir. Meselâ; nice hayvanları ve insanları bu şekilde vücuda getirmiştir. Kimi insanları sadece bir erkekten yaratmıştır: Havva'nın yaratılışı gibi. Yalıut da bir dişiden yaratmıştır. İsa (aleyhisselâm)'ın yaratılışı gibi. Kimisini de hem erkek, hem de dişiden yaratmıştır: Diğer insanlar gibi...

Allah, her şeye kadirdir. Bu, sona eklenmiş bir ara cümlesidir. Kendinden evvelki gerçekleri ispatlamaktadır. Yani, hiçbir şey Allah'ı aciz bırakamaz demektir.

Ubâde b. Sâmit'ten nakledildiğine göre, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Allah'ın tek ilâh olduğuna tanıklık yapıp O 'na ortak koşmayan, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna inanan, Isa (aleyhisselâm)'nın da O'nun kulu ve elçisi, Meryem'e ilka ettiği kelimesi ve O'ndan bir ruh olduğuna iman eden, cennet ve cehennemin gerçek olduğunu kabul eden kimseyi yüce Allah bu inancından dolayı yaptığı amele göre cennete girdireçektir."

Haris el-Eş'ari'den nakledilen bir rivayette de Allah'ın Rasûl'ü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Şüphesiz, Allah Hazret-i Zekeriya'nın oğlu Hazret-i Yahya'ya beş emir içeren bir vahiy gönderip, onları uygulamasını ve uygulamaları için de İsrail oğullarına açıklamasını istedi. Yahya bunları duyurmakta gecikince, İsa (aleyhisselâm) onun yanına vardı ve dedi ki: 'Allah, uygulaman ve uygulamaları içirı İsrail oğullarına duyurman amacıyla sana beş emir göndermiştir. Ya sen dııyur veya ben duyurayım.' Bunun üzerine Yahya şu cevabı verdi: 'Yapma kardeşim, korkarım ki benden evvel bunları açıklarsan mahvolurum, azaba uğratılırım.' Sonra Israiloğullarım Beytü'l-Makdis'e topladı. Cami tıka basa doldu. Herkes yerine oturunca onlara şöyle seslendi: 'Allah bana beş emir gönderip uygulamamı ve uygulamaları için İsrail oğullarına duyurmamı istedi:

Birincisi: Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayın. Allah'a ortak koşanın durumu neye benzer biliyor musunuz? Anlatayım: Adamın biri en değerli mallarıyla altın ve giimüşüyle bir köle satın alır, sonra onu bir yere bırakıp çalışmasını ve çalıştığının karşılığını kendisine getirmesini emreder. Köle de çalışır, çalışır ve kazandıklarını tutup -efendisine değil de- başkasına götürür. Hanginiz kölesinin böyle yapmasına göz yumar, işte, sizi yaratan ve sizi rızıklandıran Allah'a sakın hiçbir şeyi ortak koşmayın.

İkincisi: Namaz kılarken sağa-sola bakmayınız. Çünkü Allah, yüzünü kıbleden çevirmediği sürece, namaz kılan kulunun yüzüne bakar, onu karşılar.

Üçüncüsü: Oruç tutunuz. Size örnek vereyim: Bir topluluk içinde elinde güzel koku bulunan bir adam düşünün. Herkes o güzel kokudan yararlanmak ister, değil mi? İşte Oruç, Allah katında o güzel kokudan da daha hoştur.

Dördüncüsü: Sadakalarınızı ve zekâtlarınızı veriniz. Bununla ilgili bir misâl vermek gerekirse şöyle diyebiliriz: Düşmana esir düşen bir adam düşünün. Ellerini arkasına bağlamışlar, boynunu vurmak için ileri sürüyorlar. Tam o sırada diyor ki: Size fidye versem, beni serbest bırakır mısınız? Sonra, büyük-küçük ne varsa her şeyini verir ve kendisini kurtarır.

Beşincisi: Allah'ı çok anınız. Bu durum da şuna benzer: Adamın biri âniden düşman saldırısına uğrar ve kendisini korumak için bir kale bulur, kendisini içine atar ve sığınır, işte kul, en büyük düşman olan şeytanın şerrinden ancak, Allah'ı çok anmak suretiyle kurtulabilir,

17 ﴿