95

Ey iman edenler! Sizler ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin.

Bu hayvanlardan maksat, -öldürülmeleri yasak olmayan zararlı hayvanlar dışındaki- tüm kara hayvanlarıdır; etlerinin yenilip yenilmemesi, durumu değiştirmez. Akrep, yılan, karga, fare ve yırtıcı köpek gibi zararlı hayvanlar ise harem bölgesinin içinde de, dışında da öldiirülebilir. Şu halde harem bölgesinin içinde veya dışında olsun, silahla veya av köpekleriyle olsun, ihramlının av hayvanlarını öldürmesi kesinlikle yasaktır. İhramlı olmayan kimse ise sadece harem bölgesinin dışında avlanabilir.

Kısacası, ey iman edenler! İhramlı bulunduğunuz durumda, av hayvanlarını sakın öldürmeyin!...

Ey mü'minler

sizden kim, ihramlı iken, ihramlı ve yasaklı olduğunu bile bile

kasten bir av hayvanını öldürürse, onun verine getirmesi gereken

cezası: İçinizden âdil iki müslüman erkek

kişinin vereceği hükme göre ehlî hayvanlardan, deve, sığır ve davar cinslerinden, dilediği herhangi birisinden öldürdüğüne denk ve Kabe'ye ulaşacak bir kurbanlıkta Bu nun en küçüğü bir koyun, orta düzeyde o lanı bir inek, en yükseği de devedir. Denklikten amaç cins birliği değil, değer denkliğidir. Öldürdüğü av hayvanının değeri bir kurban değerine ulaştığında, isterse o parayla Kabe'ye varacak bir kurban alır. İsterse aynı parayla buğday veya hurma gibi bir yiyecek alıp dağıtır. Bu durumda her fakire, ya yarım sa’ ölçek (1750 gr.) buğday veya bir ölçek hurma verir. İsterse de her fakire düşecek pay yerine bir gün oruç tutacaktır. Bu değer, bir fakire düşecek paydan daha az olduğu takdirde ise, ya olduğu gibi tasadduk edecek, ya da onun yerine tam gün oruç tutar. Çünkü oruç, parçalanamayan şeylerdendir.

"Ehlî hayvan" anlamına gelen ”mam" kelimesi, dilde genel olarak deve sığır ve davarlar için kullanılır. Develer, tek başına olduklarında da bu kelime kullanılabilir. Ancak, sığır ve davarların bağımsız olarak ifade edilmeleri durumunda ise, onlar için ”neam" kelimesi kullanılamaz.

Kurbanlığın Kâbe'ye ulaşması ise, harem bölgesinde kesilmesi demektir.

Yahut onun kıymeti kadarıyla keffaret olarak yoksulları doyurmak veya kıymeti ölçüsünde oruç tutmaktır. Yani, bu durumda öldürdüğü hayvanın kıymeti kadarıyla, ya fakirleri doyuracak veya o miktarda oruç tutacaktır. Şu halde bu konudaki denklik, cins eşitliği değil; değer denkliğidir. Kurban da, doyurmak da, oruç da aynı ölçüyle değerlendirilir. Bunların herbiri kendi değeriyle diğerinin yerine geçebilir. Suçlu dilediği cezayı seçmekte serbesttir.

Ferra' der ki: ”Kıymeti ölçüsünde" anlamına gelen ”adi" kelimesi, aynı harfi esreli olarak ”ıdl" şeklinde okunsa, cins birliğiyle sağlanan denklik; ayn harfi üstünlü olarak ”adi" şeklinde okunduğu takdirdeyse, değer ve kıymet eşitliği anlamına gelir.

Bu ceza, işlediği suçun karşılığını tatması içindir. Harem bölgesine karşı yaptığı saygısızlığın cezasını bu şekilde çekecektir.

Allah geçmişte yapılanları, yasaklamadan önce işlenen bu tür suçları

affetmiştir. Onu bağışlamıştır.

Kim, tekrar bu yasağı ihlal ederse, kim yasaklandığı halde ihramlıyken av hayvanlarını yine öldürürse,

Allah onu cezalandırır. Allah, yaptığı suçu karşılıksız bırakmaz, ahirette mutlaka ceza verir.

Allah, her şeye galiptir. O'nun yenilmesi düşünülemez ve yine Allah

lâyık olana cezasını verendir. İsyanda ve haddi tecavüzde ısrarlı olanı kesinlikle cezalandırır.

95 ﴿