ENFAL SURESİ

1

Ey Rasûlüm Muhammed!

Sana ganimetlerden onun hükmünden

sorarlar. Buradaki sormaktan kasıt, bilgi istemektir, bilginin dışında bir şey isteme anlamına gelmez. Onun içindir ki, ”se-e-le" fiili, ”an" harf-i ceriyle geçişli yapılmıştır.

"Nefl" kelimesi, ”fazlalık" anlamına gelir. Buradaki anlamı ise, ganimettir. Çünkü ganimet, Allahü teâlâ tarafından, ci had eden Mü’minlere, âhirette verilecek olan mükâfatın dışında verilen bir lütuf tur. Ayrıca bu, bizlerin dışında hiçbir ümmete verilmeyen bir fazlalıktır. Çünkü diğer ümmetlere, savaşlarda elde edilen ganimetlerden hisse almak helâl değildi.

Rivayet edildiğine göre; Müslümanlar, Bedir savaşında elde edilen ganimetler ve onların pay edilmesi konusunda ihtilâf etmişlerdi. Bunların ne şekilde bölüşüleceği, nerelere harcanacağı ve de ganimeti, ensarın mı yoksa muhacirlerin mi taksim edeceği konusunu Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sormuşlardı. İşte bu durum üzerine, Allahü teâlâ bu âyeti indirmiş ve müminlere bilgi verilmiştir. Âyette geçen ”sorarlar" ifadesi, Bedir savaşma katıları mü'minleri ifade eder. Âyetin açık anlamı: ”Ganimetler konusunda senden fetva isterler" şeklindedir.

De ki: 'Ganimetler konusunda hüküm ve karar vermek,

Allah'ın ve Rasûlündür. Bu konuda ancak Allah karar ve hüküm verir. Peygamber de ancak kendisine verilen emirler doğrultusunda ganimetleri bölüştürebilir. Bunda hiçbir kimsenin görüşü geçerli olamaz.

Eğer gerçekten mü'minler iseniz, Allah'tan korkun ve aranızı düzeltin, Allah'a ve Rasûlüne itaat edin.' Ganimetler konusunda karar vermek, sadece Allah'a ve O'nun Rasûlüne ait olduğuna göre, O'ndan korkun ve içinde bulunduğunuz kavga ve ihtilâftan uzak durunuz. Çünkü bu kavga ve ihtilâf, Allah'ın öfkesini üzerinize çeker. ”Aranızı düzeltin." İnsanlar arasında meydana gelecek ihtilâflarda, eşitlik ve adalet esasına riayet edin. Allah'ın size ikram ettiği rızıklar konusunda birbirinize yardımcı olun. Savaşa bizzat katılıp mücadele veren kişiler, ganimetlerin kendilerine ait olduğunu, sancağın yanında bulunan yaşlılarla eşit tu kılmamalarını istiyorlardı.

Ubâde b. Sâmit şöyle der: ”Bu âyet, biz Bedir'e katılan topluluk hakkında nazil olmuştur. Savaştan sonra, ganimetler konusunda ihtilâfa düşmüştük ve ahlâkımızı bozmuştuk. Allahü teâlâ da, ganimetleri bizden alıp peygamberine verdi. O da eşit bir şekilde Müslümanlara dağıttı."

Eğer gerçekten kâmil müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, emirlerine ve yasaklarına teslim olma konusunda, Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. Çünkü kâmil iman bu üç şeyin yerine getirilmesine bağlıdır.

Biliniz ki, çok soru sormak bıkkınlık verir. Bunun için Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Allahü teâlâ size, annelerinize karşı gelmeyi, verilecek borcun verilmemesini, verilmeyen bir şeyin alınmasını ve kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesini haram kıldı. Yine size, dedikodu yapmayı, çok soru sormayı ve malı boşa harcamayı da çirkin gördü" buyurdu.'

Hadiste üç husus göze çarpmaktadır: Anne ve babaya karşı gelmek. Bu durum, büyük günahlardandır. Sadece anne zikredilmiş, fakat kasıt hem anne hem de babadır. Allahü teâlâ'nın: ”Allah'ı ve Rasûlünü hoşnut etmeleri daha gereklidir." (Tevbe: 62.) âyetinde olduğu gibi. Yahut da, annenin çocuğa daha çok emeği geçtiği için, sadece anne hatırlatılmak suretiyle, baba da kastedilmiştir.

Yine hadiste, cahiliye döneminin âdetlerinden biri olan, kız çocuklarının diri olarak toprağa gömülmesi yasaklanmıştır. O dönemde, bir kimsenin kızı doğarsa, onu diri bir şekilde toprağa gömer, erkek çocuğu doğarsa, hoşuna giderdi. Onları bu kötü işi yapmaya sürükleyen şey ise, rızık korkusu ve böylece de kendilerinden bir utanç vesilesini kaldırıp atmaktı.

Hadisin devamında da, edâ edilmesi gereken şeyi edâ etmekten kaçınmak; mekruh ve haram olan şeyin alınması, dedikodu yapılması, çok soru sorulması ve malın boş yere harcanmasının çirkinliği anlatılmıştır.

1 ﴿