2

İmanlarında kemale ermiş ve ihlâsa ulaşmış

mü'minler ancak o kimselerdir ki, onların yanında

Allah anıldığında kalbleri ürperir. Allahü teâlâ'nın celâl ve yüceliğini düşünmek, onların kalplerini ürpertir. Bu korku ve ürperiş, iman bakımından kemale ulaşmış, Allah'a yakınlık kazanmış bütün meleklere, gönderilen nebilere, takvaya erişmiş müminlere gerekli olan bir durumdur. Biliniz ki iman nurunun görevi, kalbi inceltip, hassas bir duruma getirmek suretiyle, nefsin bulanık ve karanlıklarından temizlemek, kalbin katılıklarını yumuşak bir hale getirip, Allah'ı hatırlamaya yöneltmektir.

Bunun sonucu olarak da, kalb Allah'a karşı büyük bir şevk duyar hale gelecektir.

Kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğu zaman bu, onların imanlarını artırır. Allahü teâlâ'nın, Kur'an'daki emir, yasak ve buna benzer âyetleri kendilerine okunduğu zaman, bu âyetler onların imanlarını artırır Çünkü, Allah hakkındaki delil ve kanıtların ortaya çıkması, insanların imanla rını kuvvetlendirip, onlara yakın derecesinde iman etmeyi temin edecektir

Ebû's-Suud, Tefsir'inde şöyle der: ”Bizzat tasdik, eksiklik ve fazlalığı kabul eder. Çünkü peygamberlerin ve mükaşefe ehlinin yakini (kesin imanı) ile halkın yakîni (imanı) arasında açık fark vardır. Bunun içindir ki Hazret-i Ali 'Perde ortadan kalkmış olsa bile, benim yakînim yine de artmaz' demiştir." Böylece, birçok delil getirdikten sonra elde edilen tasdik derecesiyle, bir tek delille elde edilen tasdik derecesi arasında fark vardır.

Ve sadece Rabb'lerine güvenirler. Onlar sadece, kendilerinin maliki ve işlerinin düzenleyicisi olan Rabb'lerine tevekkül edip güvenirler. İşlerin de O'nu vekil edip, ondan başkasından korkmazlar ve sadece O'na güvenirler O'ndan başkasından bir şey istemezler.

Burada öncelikle, Allah hatırlandığı zaman, ürperme ve korkma gibi kalbe ait işler zikrediliyor. Bunun arkasından da organların yapması gereken namaz ve zekât gibi konular ortaya atılıyor. Ki bu organların yapacağı işlerin dayanağı da kalbin ürpermesinden geçer.

2 ﴿