41Ey Mü'minler! Eğer Allah'a ve kulumuz Muhammed'e indirdiğimize iman ettiyseniz, bilmiş olun ki, hak ile bâtılın ayrılma günü, iki grubun karşılaştığı gün, kâfirlere karşı güç ve kuvvet kullanmak suretiyle ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Râsûlün, yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye kadirdir. Âyette geçen ”şey" den kasıt, savaşta elde edilen her şeydir. Yani, iğneden ipliğe ne elde edilmişse, hepsi ganimettir. Ancak, devlet başkanının izin vermesi halinde, öldürülen kimsenin üzerindeki şeyler onu öldüren kimseye kalır. Esirler hakkında ise, devlet başkanının yetkisi vardır. Ganimet mallarının, beşte biri ayrılır. Ayrılan bu beşte birlik kısım, Allah için, Allah'ın Rasûlü ve yakınları için yetimler, düşkünler ve yolcular için ayrılır, yâni bunlara verilir. Allah Resulünün yakınları, Muttalib oğulları ve Haşim oğullarıdır. Nevfel oğulları ve Abdüşşems oğulları bunun dışındadır. Haşim oğulları ve Muttalib oğullan, İslâm'dan önce de sonra da Hazret-i Peygamber'i yalnız bırakmamıştır. Onun içindir ki, ganimetten bu gruba da pay verilmiştir. Yetimlerden maksat babası ölen ve küçük yaşta babasız kalan müslüman çocuklardır. Eğer bunlar fakir ise pay verilir. İhtiyaçlarını karşılamaktan aciz olan fakir Müslümanlara da pay verilir. Ganimetten pay alacak olan diğer bir grup da, mal ve mülkünden uzak kalan Müslümanlardır. Âyetin zahirinden anlaşıldığına göre, ganimetten pay alacak grup altıdır. Ancak, ilim adamları, Allah'ın da pay alması ifadesininin, söze Allah'ın adıyla başlamak için teberrüken kullanılmış olduğunu söylemektedirler. Yoksa, Allah'ın da ganimetten pay alması diye bir olay düşünülemez. Çünkü, dünya ve âhirette olan herşey, Allahü teâlânındır. Hazret-i Peygamberin payı da, O'nun vefatıyla sona ermiştir. Peygamberler miras da bırakamazlar. İbn Şeyh şöyle der: ”Hazret-i Peygambere, kendisinden sonra hiçbir kimse peygamber olarak halef olmamıştır. Dolayısıyla, payını almak için de kimseyi halef bırakmamıştır. Bu görüş, İmam A'zam'a göredir. Şafiî'ye göre ise Peygamberin payı, müslumanların menfaatleri ve İslâm'ın güçlenmesi doğrultusunda harcanır." Hazret-i Peygamberin vefatıyla, onun yakınlarının da pay alma durumu ortadan kalkmıştır. O'nun yakınlarına, yakınları olduğu için değil, fakir oldukları için ganimetten pay verilir. Hazret-i Peygamber, zenginlerine de, fakirlerine de verirdi. Bu durum, yakınlıktan ötürüydü. Hatta, Abbas b. Abdulmuttalib'e, malı çok olmasına rağmen pay verirdi. Sonuç olarak, şunu söylemek isteriz ki, ”yakınlar" diğer fakirlere örnektirler. Yani, ”düşkünler-fakirler" ifadesinin içinde değerlendirilir ve diğerlerinin önüne geçerler. Fakat yakınların zenginlerine verilmez. Şerhu'l-Âsâr isimli eserde bildirildiğine göre, Ebû Hanife şöyle der: ”Haşim oğullarına zekât ve ganimet vermek caizdir. Bunun haram olması. Hazret-i Peygamber zamanındaydı. Çünkü, ganimetlerden pay alıyorlardı. Bu pay düşünce, zekât alma imkânları ortaya çıkmıştır. Elde edilen ganimetin kalan beşte dördü mücahidler arasında bölüştürülür. İki pay atlılara, bir pay da yayalara verilir." Eğer Allah'a ve O'nun peygamberi Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e indirdiğimiz âyetlere ve onun zaferine inanıyorsanız, Allah, beşte biri bu grublara tahsis etmiştir. Bu payları onlara verin ve tamahlarını giderin. Geriye kalan beşte dörtle de yetinin. Âyette geçen ”ayrılma günü", Bedir gününü ifade eder. Çünkü bu gün, müminlerin zafere ulaşması, kâfirlerin de yenilmesiyle, hak ile bâtılı birbirinden ayırmıştır, ”iki grup ”Um kasıt da, Müslümanlar ve kâfirlerdir. Bedir günü, Hazret-i Peygamber'in, dinin yücelmesi için, katıldığı müşriklere karşı yapılan ilk savaştır. Allah'ın, her şeye gücü yettiği için, azlıkları çokluklara, güçsüzleri de güçlülere galip getirir. İşte size, Bedirde bunu yaptı. |
﴾ 41 ﴿