97

Bedeviler... Burada ”bedeviler" şeklinde çevirdiğimiz ”a'râb" kelimesi, ”a'rabî" kelimesinin çoğuludur. Tıpkı, '"arabî" kelimesinin çoğulunun ” arab", ”mecûsî" kelimesinin çoğulunun ”mecûs" ve ”yahûdî" kelimesinin çoğulunun da ”yehûd" olduğu gibi. ”Arab"la ”A'râb" arasındaki farkı şöyle açıklarız: Arab, ister çölde, isterse köyde otursun, insan oğlunun özel bir grubudur. A'rab ise, sadece çölde yaşayan insanlara verilen bir isimdir. Buna göre ”Arab", daha geneldir. Şöyle de denilmiştir: ”Arab, şehir ve köylere yerleşenlerdir. A'râb ise, çöllerde yaşayanlardır. İşte bu bedeviler,

inkâr ve iki yüzlülük bakımından, şehirlerde yaşayan Araplardan

daha beter, yani daha fenadırlar. Çünkü bu bedeviler, vahşi hayvanlara benzerler. Bunlar, boyun eğip itaat etme konusunda direnmeyi huy edinmiş kimselerdir. Devamlı içerisinde yaşadıkları rutubetli sıcak hava, kalblerinin katılığını artırmıştır. Kalplerinin katılığı da onları kibir, böbürlenme ve haktan sapmaya götürür. Bu durum da, onlar için tabiîdir. Çünkü, bir eğitimcinin terbiyesinde yetişip eğitilmeyen, ilim adamlarıyla birlikte olup bilgi edinmeyen kimseler, Allah'ın Kitabı'nı dinleyip, ondan beslenmeyen kimseler: bilginlerle oturup sohbet edenler, ilim ve hikmetten nasibini alanlarla nasıl eşit olabilir? Çünkü bunlar, Allah'ın Kitabını dinlemiş ve Rasûlü llah'ın terbiyesini almışlardır. Eğer, şehirli ile çölde yaşayan arasındaki farkı görmek istersen, dağda yetişen meyve ile, bahçede yetişen meyveyi karşılaştır. O zaman farkı görürsün. Ayette geçen ”Bedevîler"le, Temim oğulları, Esed oğulları ve Gatafan kabilesi kastedilmiştir.

İşte bu insanlar,

Allah'ın Rasûlüne indirdiği sınırları tanımamaya onların ne olduklarını bilmemeye

daha müsaittirler. Onlar, peygambere indirilen ibadetleri, kanunları ve buna benzer ahlâk kurallarını bilemezler. Farz ve sünnetleri kavrayamazlar. Bunun sebebi, Kur'an ve sünneti dinleme bahtiyarlığından uzakta kalışlarıdır. İşte bunun için, bedevî bir zatın, namazda imamlık yapması da mekruh karşılanmıştır. İlim adamları şunu söylerler: ”İmam olan bir kimse, namazda mekruh olan şeyleri işlerse, ona uymak mekruh olur. İlgilisinin bu tip imamı görevden alması gerekir.

Allah bilendir, hakimdir. Yüce Allah, ilim ve hikmet sahibi olduğundan dolayı, şehirlinin de, köylünün de bütün hallerini bilir. İyilik ve kötülüklerinden haberdardır ve onları buna göre hesaba çekip ceza, ya da mükâfatlarını verir.

97 ﴿