110

Yaptıkları o bina, kalblerinde bir şüphe olarak kalacaktır. Tâ ki kalbleri paramparça oluncaya kadar. Onların yapmış oldukları bu mescid, yapılmış ve yıkılmış olarak, kalplerinde bir şüphe halinde kalacaktır. Bunun sebebi ise, dinde şüpheye düşmüş olmalarıdır.

Bu durum, kalbleri paramparça olup idrak kabiliyetlerini kay bed inceye kadar devam edecektir. Buna göre âyetin manası şöyle olur: ”Yaptıkları bina da, gönüllerini bir şüphe halinde her zaman işgal edecektir. Ne zaman ki gönülleri paramparça olur, o zaman o şüpheden kurtulurlar. Aksi durumda, şüpneden kurtulmaları imkânsızdır." Bu ifade, ölünceye kadar onların kalblerinden kuşkunun gitmeyeceğini belirtmektedir.

Allah alimdir koymuş olduğu yasayı çok iyi bilendir. O mescidin yıkılması ve münafıkların nifaklarını ortaya çıkarmak için verdiği emir ve hükmünde ise

hâkimdir, hikmet sahibidir. Bütün bunları hikmetiyle yapmıştır.

Âyetten birçok neticeler elde ediyoruz:

1) İnkârı ezelî ve köklü olan bir kimseyi, Allahü teâlâ'nın tekrar imtihana tâbi kılması, onun sadece sapıklığını, inkârını ve kinini artırır.

2) Hazret-i Peygamber, insanların ateşe düşmelerini istemiyor ve onları ateşten uzak tutmaya çalışıyordu. Mescid-i Dırar'ı onun için yıktırdı. Eğer onu yıktırmasaydı, bunun zararı herkese dokunacaktı.

Hadiste şöyle buyurulur: ”içimden öyle geçirdim ki birisine, insanlara namaz kıldırmasını emredeyim de cemaate gelmeyenleri göreyim, evlerini yakayım."

Hazret-i Peygamber'in bu ifadesi, cemaatle namaza gitmeyenlerin evlerinin yakılmasına cevaz vermektedir. Sünnet-i müekkedeyi terkedenin evi yıkılabileceğine göre, farzları terkedenlerin durumları ne olur acaba?

110 ﴿