127Bir sûre indirildiğinde: 'Sizi birisi görüyor mu?' diye birbirlerine bakar, sonra da gidiverirler. Anlamayan bir kavim oldukları için Allah onların kalplerini (imandan) çevirmiştir. Bu âyet, kendilerine tebliğ yapılma zamanında inen âyetlere karşı, münafıkların durumlarını anlatıyor. Kendi durumlarını belirten bir âyet indiğinde, o âyeti inkâr ve alay etmek üzere birbirlerine göz kırparlar ve: ”Şayet yerinizden kalksanız sizi Müslümanlardan hiçbir kimse görür mü?" derlerdi. Böylece mescitten ve topluluktan ayrılıverirlerdi. Eğer onları, Müslümanlardan birisi görmüş ve işitmiş olsaydı, oradan ayrılamıyacaklardı ve durumları ortaya çıkacaktı, kendilerine gülünecekti ve rezil olacaklardı. Kendilerini birisi görüp de rezil olmaktan korktukları için, oradan hemen sıvışıveriyorlardı. Yani, sıvışmak için harekete geçtiklerinde, onları gören bir müslüman olup olmadığını birbirlerine soruyorlardı. Gören bir müslüman varsa, yerlerinden hiç kıpırdamıyorlardı ve Hazret-i Peygamber'in konuşmasının bitmesini bekliyorlar, daha sonra da ayrılıveriyoriardı. Onlar böyle yaptıkları için, Allahü teâlâ da onların kalplerini imandan çevirdi de imana yaklaşmadılar. Çünkü onlar kötü anlayışlı bir topluluktur. Bazı ilim adamları şöyle der: ”İnsanlar kalbleri açısından üç bölüme ayrılır: 1) Behaim - Hayvanlar gibi olanlar: ”Onların kalpleri vardır. Fakat anlamazlar." (A'raf: 179) 2) Cesetleri insan oğlunun cesetleri gibi olup ruhları şeytanların ruhları gibi olanlar. 3) Hiçbir gölgenin olamayacağı kıyamet gününde, Allah'ın gölgesinde bulunacak olanlar. Ebû Bekir el-Verrâk şöyle der: ”Kalbin altı hali var: Hayat, ölüm, sağlık, hastalık, uyku ve uyanıklık hali. Kalbin hayatı hidayet, ölümü dalâlet, sağlığı saflık, hastalığı Allah'tan başkasına ilgi ve alâka, uyanıklığı zikir ve uykusu da gaflettir." |
﴾ 127 ﴿