19İnsanlar bir tek ümmetti. Sonradan ayrılığa düştüler. Hazret-i Âdem zamanında Kabil, Habil'i öldürünceye kadar insanlar tek bir din üzerindeydiler. Hak din üzerinde ittifak etmişlerdi. Sonra kâfir ve mü’min olarak iki gruba ayrıldılar. Eğer Rabbinden bir söz geçmemiş olsaydı, yani, aralarını ayıracak azabın kıyamete kadar ertelenmesine dair ezelde bir hüküm geçmemiş olsaydı, haklıyı hayatta bırakmak, haksızı da yok etmek suretiyle ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hemen hüküm verilirdi. Bu ihtilâf, geçmiş milletler arasında olduğu gibi, bu ümmet yani Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmeti arasında da mevcuttur. Bir kısmı mü’min, bir kısmı kâfir, bir kısmı da bid'at ehlidir. İnsanların bu ihtilâfında Allah'ın irâde ve meşietinin tecellisi vardır. Şöyle ki: İlâhî kemâl, Allahın cemâl ve celâl sıfatlarının görüntüleriyle tecelli eder. Fakat insanlara yaraşan, ayrılık ve kin değil, ülfet ve ittifak üzerinde bulunmalarıdır. Çünkü Allah'ın yardımı cemaatle beraberdir. Sürüyü terkeden koyunu kurt kapar. Hikmet sahibi bir zat, ölümü anında, çocuklarını toplayarak onlara şöyle vasiyette bulundu: ”Deyneklerimi bana getirin." Onlar da getirdiler. ”Toplu olarak bu deynekleri kırın", dedi. Kırmaya güçleri yetmedi. Sonra deynekleri ayırdı ve: ”Onları birer birer alıp kırınız" dedi. Onlar da böyle yapıp kırdılar. Bundan sonra onlara dedi ki: ”İşte benden sonra durumunuz budur. Toplu olduğunuz sürece yenilmezsiniz. Bölündüğünüz zaman düşmanlarınız imkân bulup sizi yok eder." Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmuştur: ”Ey müminler! Size Allah'tan sakınmayı, üzerinize bir köle hile lider olsa, kulak verip itaat etmeyi vasiyet ediyorum. Benden sonra yaşayanlar birçok ihtilâflar görecektir. Benim ve hidâyete ermiş Râşid halifelerin sünnetine uyun. Sünnetime sımsıkı sarılın." Sözün özü şudur: İhtilâfların bir kısmı kötü, bir kısmı iyidir. Dinin esasları ve akaid konularındaki ihtilâflar kötüdür. Dinin furûatında ve muamelâtta olan ihtilâflar iyidir. İmamların ihtilâfı rahmettir. Rivayet edildiğine göre, bir yahûdi Hazret-i Ali (radıyallahü anh)'ye dedi ki: ”Siz daha Peygamberinizi defnetmeden ihtilâfa düştünüz." Hazret-i Ali (radıyallahü anh): ”Biz, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında değil, Rasûlüllah için ihtilâf ettik. Fakat siz, Kızıldeniz'den çıkıp da ayağının ıslaklığı kurumadan Peygamberiniz Mûsa (aleyhisselâm)'ya: 'Onların ilâhları olduğu gibi bize de bir ilâh kıl..: dediniz" dedi. (Araf: 138) Bu cevap, muhatabı susturan cevaplardandır. Allah (celle celalühü) hakkı söyler. O, hak yola hidâyet eyler. |
﴾ 19 ﴿