26Güzel amel işleyenlere, amelleri gerektiği gibi doğru bir şekilde yapanlara... Bu da zatî güzelliği gerektiren vasfî güzelliktir. Rasûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu şu hadis-i şerifleriyle açıklamışlardır: ”İhsan, Allah'ı görüyor gibi, O'na ibâdet yapmandır. Çünkü sen O'nu görmesen de O seni görüyor." Daha güzel mükâfat ve Allah'ın lütuf ve keremi olarak, o güzel mükâfattan daha fazlası vardır. Buna göre ”güzel mükâfat", Allah'ın ameller karşılığında verecekleridir. ”Fazlalık" ise, amellerin karşılığı olmadan vereceği mükâfatlardır. Bir başka âyette: ”Allah lütfundan onlara fazlasıyla verir." (Nur: 38) buyurulmaktadır. Ehl-i Sünnete göre bunların tümü Allah'ın lütuf ve keremidir. Bir başka görüşe göre ”güzel mükâfat", yani ”hüsnâ", iyiliklerinin mislinin verilmesidir. ”Fazlalık" ise, on mislinden başlayıp yedi yüz misline kadar olan fazlalıktır. Muhakkik âlimlerin çoğunluğuna göre ”güzel mükâfat"tan maksat, cennet, ”fazlalık"tan maksat da Allah'a kavuşmak ve O'nun cemalini müşahede etmektir. Bir hadis-i şerifte şöyle denmiştir: ”Cennetlikler cennete girdiklerinde Cenab-ı Hak onlara şöyle buyurur: 'Size fazlalaştıracağım başka bir isteğiniz var mı?' Cennetlikler şöyle cevap verirler: 'Sen bizim yüzlerimizi beyazlattın, bizi cennete koydun, bizi cehennem ateşinden kurtardın, başka ne isteyebiliriz ki?' Sonra aradaki perde açılır ve Rablerini müşahede ederler. Rahlerini müşahede etmekten daha sevimli hiçbir şey onlara ihsan edilmemiştir." Daha sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şu âyet-i kerimeyi okudu: ”Güzel amel işleyenlere, daha güzel mükâfat ve fazlası vardır." (11) 11- Hadisi, Ahmed b. Hanbel, Müslim, Tirmizî ve İbn Mâce rivayet etmiştir. Eğer Cenab-ı Hak perdeyi kaldırsa da, biz O'nu müşahede etseydik, kâinatı ve içindekileri unuturduk. Nitekim Cenab-ı Hak tecelli ettiği zaman cennet ehli, cennet nimetlerini unuturlar. Bu durumda şer'î ibadet vakti bitmiş olur. Bundan dolayı, şu dünya hayatında Hakk'ı müşahede edemeyiz. Çünkü burası kulluk ve sorumluluk yeridir. Onların yüzlerine ne bir kara... Âyetteki ”kater" kelimesi, tozdan daha ileri bir mânâ ifade ettiği için ”kara", yani siyah leke olarak açıklanmıştır. Ne de bir horluk bulaşır. Yâni onlarda aşağılık eseri ve gönül sıkıntısı görülmez. Bu iki vasfın onlardan uzak tutulmasından maksat, korku, üzüntü ve zillet sebeplerinin onlardan uzaklaştırılmış olmasıdır. Bunun belirtilmesindeki amaç, Allah'ın zikrettiği nimetlerin halis olduğunu, hoşa gitmeyen hiçbir şeyin bu nimetlere karışmadığını, bu nimetlerde olan güzellik ve parlaklığı giderecek şeylerin oraya giremeyeceklerini bildirmektir. İşte onlar, cennetlik kimselerdir. Onlar, orada ebedî, sonu gelmeksizin ve başka bir yere intikal etmeksizin sürekli kalacaklardır. |
﴾ 26 ﴿