35

De ki: 'Ortak koştuklarınızdan, hakka iletecek var mı?' Hiç şüphesiz kulluk mertebelerinin en düşüğü; kendisine ibâdet edilenin ibâdet yapanlara, menfaatleri oları şeyleri temin edebilmesidir.

De ki: 'Allah, dilediği kimseleri

hakka iletir. Ondan başkası bunu yapamaz. Allah'ın hidayete erdirmesi; delilleri göstermek, peygamberler göndermek ve kitaplar indirmek suretiyle olur. Gerçekleri anlayıp elde edebilmek, ancak Allah'ın yardımı, hidayeti ve irşâdıyla olur.

Öyleyse başkasını

hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa hidâyet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayanlar mı? Allah'tan başka hiçbir kimse hidâyete iletemez. Bu âyet, hidâyete ermiş akıllı insanların ilâhlaştırılması tarzındaki görüşün fesadını göstermektedir. Nitekim bundan önce de putlara tapan müşriklerin görüşlerinin bozukluğu açıklanmıştı.

Tibyan isimli tefsirin müellifi şöyle demiştir: ”Putlar yarar sağlayamaz, zarar veremez ve kendi kendilerine hiçbir şeye muktedir olamazlar. Ancak sokulur, çıkarılır, başka yere nakledilir ve kendilerine tasarruf edilir." Cenab-ı Allah (celle celalühü) bütün bunlardan yüce ve münezzehtir.

Bu âyetin zahirine göre eğer putlara hidâyet edilse, onların da hidâyete ereceği anlaşılıyor. Halbuki durum böyle değildir. Çünkü putlar taştır, hidâyete ermezler. Ancak putperestler, putları ilâh edinince bu putlardan da düşünen ve iş yapan kimselerden bahsedildiği gibi bahsedildi.

Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?' Yani putları Allah'a ortaklar edinmekle ne yapıyorsunuz? Ne oluyor size? Aklın, bâtıl olduğuna açıkça hükmettiği bir şeyi nasıl kabullenebiliyorsunuz? Ayetteki bu soru cümlesi, onların bâtıl hükümlerini inkâr ve red mânâsını ifade ediyor. Şöyle ki: Putperestler, kendisine muhtaç oldukları Allah ile, kendilerine muhtaç olan ve Allah'ı bırakıp taptıkları putları eşit tuttular. Halbuki her şeye gücü yeten ile âciz varlıklar arasında hiçbir eşitlik ve denklik yoktur.

35 ﴿