50İçki dağıtıcısı, olayın yorumunu Yûsuf’tan öğrendikten sonra, Mısır Kralı Reyyan'ın çevresinde ülkenin ileri gelen, hatırı sayılır, kimselerinin bulunduğu bir sırada huzuruna çıkarak, durumu anlattı. Kral, Yûsuf’un bu yorumunu beğendi. Onun ilim ve fazilet sahibi bir kimse olduğunu anladı. Onu, yakından tanımak ve bizzat bu yorumu ağzından dinlemek istedi. Bunun için Kral dedi ki: 'Onu yani Yûsuf’u bana getirin.' Bunun üzerine içki dağıtıcısı, elçi sıfatıyla Yûsuf'u zindandan çıkararak kralın huzuruna getirmek için oradan ayrıldı. Elçi, Yûsufa geldiği zaman Yûsuf onunla beraber gitmeyi reddederek dedi ki: 'Efendine dön de ona: Züleyha'nın meclisinde -daha gönce geniş olarak bahsi geçen olayda- 'Ellerini kesen o kadınların zoru neydi?' diye sor. Burada Yûsuf, hanımefendisini hem hakkını gözetmesi, hem de kendisine karşı saygılı olması açısından kadınlarla beraber bilerek zikretmedi. Kadınlara gelince Yûsuf onların gerçeği açıkça söylemelerini ve Züleyha'nın, onun nefsinden murat almaya kalkışınca buna kendisinin karşı koyduğunu Züleyha'nın ikrar ettiğine şahitlik yapmalarını istiyordu. Âlimler şöyle dediler: ”Yûsuf (aleyhisselâm), zindandan çıkmayı reddederek, bunun ancak kral tarafından kadınlarla olan durumunun incelenmesi halinde mümkün olabileceğini belirtti. Çünkü o, meselenin gerçek yönleriyle kral ve özellikle de Aziz tarafından aydınlığa kavuşmasını, zulme uğrayarak hapsedildiğinin anlaşılmasını istiyordu. Böylelikle artık kendisine haset edenler, onu ayıplamayacaklar, durumunu çirkin bulmayacaklardı. Aklının olgunluğu, sabrı ve vakarı da ortaya çıkacaktı. Çünkü bir kimsenin on iki yıl zindanda kalması, sonra da kral onu yanına çağırarak çıkarılmasını emrettiğinde, Aziz'e ve ailesine hıyanet etmediği anlaşılıncaya dek dışarı çıkmayı reddederek sabrı yeğlemesi, onun kendisine yöneltilen tüm suçlamalardan uzak ve hakkında söylenenlerin hepsinin yalanla iftiradan ibaret olduğunun açık bir kanıtıdır." Burada, yapılan suçlamaların asılsız olduğunu kanıtlamak, bunun sebeplerden korunmak için çaba harcamanın gereğine işaret edilmektedir. Hadis-i Şerifte Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Kim Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa suçlamalara sebep olacak yerlerde durmasın" buyurmuşlardır. Bir rivayete göre Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Yûsuf’un sabrının ve kesin tavrının hoşuna gittiğini belirterek şöyle demiştir: ”Onun yerinde ben olsaydım ve zindanda kaldığı kadar ben kalsaydım, emre uyar, özür aramadan kapıya koşardım. Muhakkak o, yumuşak huylu, halim bir insandı." Et-Tîbî bu hadis hakkında şöyle der: ”Allah'ın Rasûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözü tevazu babından söylemiştir. Yoksa olaylar karşısında aceleci olup da, sakin davranmadığı için değil. Tevazu ne büyüğü küçültür, ne de saygın kimsenin küçük düşmesine sebep olur, aksine sahibinin faziletli olduğunu gösterdiği gibi, herkes tarafından takdir edilerek heybet kazanmasını sağlar." Şüphesiz benim Rabbim olan yüce Allah, bana: ”Efendine itaat et." dediklerinde onların plânlanmış hilesini çok iyi bilir.' Burada kadınların, Yûsuf’u hileyle tuzağa düşürdükleri ve onun yöneltilen suçlamalardan uzak olduğunun Allah'ın ilmi dahilinde cereyan ettiği gösterilmek isteniyor. |
﴾ 50 ﴿