56

Böylece Yûsuf’u o ülkede yani Mısır'da

yerleştirdik. ”Onu bir yerde temkin etti" demek, ”oraya yerleştirdi" demektir.

Orada dilediği yerde konaklardı. Mısır'ın istediği yerinde oturur, dilediği yeri ev ve çevre edinebilirdi. Bu ifadeler; Hazret-i Yûsuf’un Mısır'da tam bir tasarruf gücüne sahip olduğunu, ülkenin tamamen onun otoritesi altında bulunduğunu belirtmektedir. Sanki Mısır onun evi gibiydi. Kişi, kendi evinde nasıl tasarruf ederse, o da orada öylece tasarruf ediyordu. O zaman Hazret-i Yûsuf otuz yaşındaydı. Mısır'da adaleti sağladı, kadın, erkek herkes onu sevdi. Her köy ve belde halkına ziraatla uğraşmalarını emretti. Yedi yıl içinde dağların tepelerine, vadilerin içlerine varıncaya dek ekin ekmedik yer bırakmadılar. Hazret-i Yûsuf onlara ekini başağında bırakmalarını da emrediyordu. Sonra kıtlık yılları gelip çattı. Allah onlara gökten yağmuru, yerden de bitkiyi kesti. Tahıl satanlar, insanlar arasında eşitliği sağlamak için, hiç kimseye bir deve yükünden fazla ekin satmıyordu. Kıtlık yılında açlık korkusuyla hiç kimse karnını tanı doyurmadı.

Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Dilediğimiz herkese onu ulaştırırız. Kimse buna engel olamaz.

Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. Onların amellerini boşa çıkarmayız. Aksine dünya ve ahirette, yaptıklarının karşılığını tam tamına veririz.

Süfyan b. Uyeyne'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: ”Mü'min, dünya ve ahirette iyiliklerine karşılık sevap alır. Fâcir ise, dünya mükâfatını peşin alır, ahirette ise alacağı hiçbir şey yoktur." Süfyan b. Uyeyne bu sözüne delil olarak bu âyeti okudu.

"İhsan" her ne kadar birçok şeyi içine alan genel bir ifade ise de, gerçekte Allah'ın varlığına açık olarak inanmak, dilinde, kalbinde, zihninde Allah tan başka bir şey olmamak üzere başka her şeyden büsbütün ilgiyi kesmek demektir. Nitekim ariflerden birisi bunu şöyle belirtmiştir:

Hayalin gözümde, ismin dilimde Nereye kaybolursun, sevgin kalbimde.

56 ﴿