76

Yûsuf (aleyhisselâm), suçlamayı ortadan kaldırmak için

kardeşinin yükünden önce onların yükünü aramaya başladı. Bünyamin'in yükünden önce diğer on kardeşinin yüklerini araştırmaya başladı.

Rivayete göre, Yûsuf’un adamları kervancılara: ”Develerinizi çöktürün, yüklerinizi arayacağız" dediler. Onlar da suçsuzluklarına güvenerek çöktürdüler. En büyük kardeşten başlayarak, sırasıyla herkesin yükünü aradılar. Sıra Bünyaminin yüküne gelince, Yûsuf dedi ki: ”Bunun bir şey almış olduğunu sanmıyorum." Bunun üzerine: ”Allah'a yemin olsun ki; Onun yüküne de bakmadıkça onu bırakmayız. Çünkü Bünyamin, hem senin, hem de bizim için çok değerlidir" dediler. Yükünü açtıklarında su kabını oradan çıkardılar. Yüce Allah bunu şöyle belirtiyor:

Sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. Yani Yûsuf, su kabını Bünyamin'in yükü içinde saklanmış bulunca, oradan çıkardı. Kardeşleri ise başlarını önlerine eğdiler. Söyleyecek bir şey bulamadılar. İbranice olarak Bünyamin'e: ”Ey hırsız! Ne zorun vardı da kralın su kabını çaldın. Rahiyel'in oğlundan (yani Yûsuf’tan) çektiğimiz gibi, senden de hâlâ çekiyoruz" diyerek hakaret etmeye başladılar.

İşte Biz Yûsuf'a böyle bir çare öğrettik. Yani, maksadına ulaşsın diye Yûsufa böyle ilginç bir plan uyguladık. ”Keyd", aslında hile ve tuzak demektir. Karşı tarafa içinde sakladığının tersini göstermekdir.

Yoksa Yûsuf

kralın kanuna göre kardeşini alıkoyamazdı. Yani Yûsuf, yaptığı işin cezası olarak Bünyamin'e, kralının hırsızın cezasıyla ilgili kanununa göre el koyamazdı. Çünkü Mısır kralının kanununa göre hırsızın cezası, dayak ve çaldığını iki katıyla ödemekti. Ya’kûb'un şeriatinde olduğu gibi köle ve uşak yapmak değildi. Bu durumda, kendisine hırsızlık isnad ederek kardeşi Bünyamin'i alıkoyamazdı.

Ancak Allah dilerse, başka. Allah'ın dilemesi hariç. Bu plânı o diledi. Yoksa bu tarzda kardeşini alıkoyamazdı.

Semerkandî Bahrû'l-Ulûm adlı tefsirinde şöyle der: Bu plânın hükmü; kendileriyle dinî fayda ve maslahatlara ulaşılan ”hile-i şer'iyye"lerin hükmü gibidir. Nitekim karısını dövmekten kurtulma ve yeminini de yerine getirmiş olması için Cenab-ı Hak Eyyûb (aleyhisselâm)'a şöyle buyurdu: ”Ey Eyyûb! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma." (Sâd: 44) İbrahim (aleyhisselâm)'de, kâfirin elinden kurtulması için karısı hakkında: ”Bu benim kız kardeşimdir" demişti. Şeriatlerin hepsi, maslahat ve kötülüklerden kurtulma yollarından ibarettir. Allahü teâlâ  Yûsuf (aleyhisselâm)'a telkin ettiği bu plânda, büyük faydalar göstermiş, onu bu faydalar için basamak yapmıştır. Bu, güzel bir çareydi ve içinde kötülük unsuru yoktu.

Biz kimi dilersek derecelerle yükseltiriz. Yûsuf’u yükselttiğimiz gibi, hikmetimiz ve maslahat gereği kimin yücelmesini istersek, onu yüksek ilmî mertebelere yüceltiriz.

Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır. Sonuç Allah'a varıncaya dek her bilenin üstünde, ilmî derecesi daha yüksek olan birisi vardır.

76 ﴿