24

Bu kapılardan giren bütün melekler:

'Sabrınıza karşılık, yani dünyada fakirliğe, ibadetlere devam konusundaki kararlılıkta sabrınız karşılığında ulaştığınız en büyük ikramlar için

sizlere selâm olsun. Orada çok yoruldunuz. Şimdi burada dinlenin. Yüce Allah sizi azaptan ve korktuğunuz şeyden esenlikte kılsın" derler.

Mukâtil şöyle der: ”Melekler onların yanına, yanlarında Allah'tan getirdikleri hediyeler olduğu halde üç kez girerler. Onlara esenliğin devamım müjdeleyerek 'Allah'ın selâmı üzerinize olsun.' derler."

Dünya yurdunun sonu yani Adn Cennetleri

ne güzeldir' derler. Yüce Allah bu kullarına şu üç şeyi va'detmiştir:

1- Cennet,

2- Ailesinden iman edenleri, onlar kadar amel etmeseler bile, kendilerine ilhak,

3- Kendilerine her kapıdan, selâmetin devamlılığını müjdeleyen meleklerin girmesi.

Şeyh Abdülvâhid b. Zeyd rahimehullah'ın şöyle dediği nakledilmektedir: ”Ben bir gemide idim. Fırtına bizi bir adaya fırlattı. Orada puta tapan bir adamla karşılaştık. Kendisine: ”Ey adam! Kime ibâdet ediyorsun?" dedik. Putu işaret etti. Ona: ”Senin bu tanrın insan yapısı, bizim aramızda bunun bir benzerini yapacaklar var. Bu, tapınılacak bir tanrı değil" dedik. O bize: ”Siz kime ibâdet ediyorsunuz?" dedi. Biz de ona: ”Arşı semâda, gücü arzda, kazası öldürmek ve diriltmek olan Allah'a ibadet ediyoruz" dedik. ”Onu size kim öğretti?" dedi. ”Allah bize kerim bir elçi gönderdi, O da bunu bize haber verdi" dedik. ”Elçi sizin aranızda ne yaptı?" diye sorunca: ”Peygamberlik görevini îfâ edince Allah onu kendi yanına aldı. Bizim yanımızda bir kitap bıraktı" dedik. Kendisine bir mushaf verdik, ona bir sûre okuduk. Biz, süreyi bitirinceye kadar ağladı ve: ”Bu sözün sahibine isyan edilmemeli" dedi. Sonra Müslüman oldu.

Biz adama dinin esaslarını ve Kurandan bazı sûreler öğrettik. Gece olunca yatsı namazını kıldık, istirahata çekildik. Adam: ”Ey topluluk, sizin bana öğrettiğiniz bu ilâh gece karanlık basınca uyur mu?" dedi. ”Hayır" dedik. Adam: ”Öyleyse siz ne kötü kullarsınız; mevlanız uyumuyor, siz uyuyosunuz" dedi.

Adamın sözüne çok şaşırdık. Abadan'a varınca arkadaşlarıma: ”Bu yeni, İslama girdi" dedim. Onun için para toplayıp kendisine verdik. ”Bu ne?" dedi. ”Para, onu ihtiyacına sarfedersin" dedik. ”Lâ ilahe illallah, siz bana bir yol gösterdiniz, kendiniz izlemiyorsunuz. Ben denizin ortasında adalarda idim. Allah'a değil, puta tapıyordum. Ben onu bilmezken o beni ihmâl etmedi, şimdi bilip dururken neden ihmâl etsin ki?" dedi. Üç gün sonra bana, adamın ölmek üzere olduğu söylendi, hemen gidip, bir ihtiyacının olup olmadığını sordum. ”Sizinle, adaya gelen, benim ihtiyaçlarımı karşıladı" dedi. Üstüme bir ağırlık çöktü, orada uyuya kaldım. Rüyamda yeşil bir bahçe gördüm. Bahçede bir kubbe, kubbede bir yatak, yatakta da benzeri görülmemiş güzellikte bir cariye vardı. Cariye: ”Allah'a yemin ederim ki, o, bana acele gelsin. Çünkü, ona olan aşkım, iyice arttı" diyordu. Uyandım, bir de ne göreyim, adam vefat etmiş. Onu yıkadım, kefenledim ve defnettim. Geceleyin uyuyunca yine o bahçeyi, o kubbeyi oradaki yatağı ve yatak üzerinde o cariyeyi gördüm. Adam cariyenin yanında bu âyeti okuyordu; ”Melekler her kapıdan onların yanına girip: 'Sabrınıza karşılık size selâm olsun, dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir, (diyecekler.)"

24 ﴿