7

Eğer sen sözü açıktan söylersen, yüce Allah'ın zikrini ve O'na olan duayı açıkça yaparsan bilmiş ol ki Allahu teâlâ senin ilânına ve açıkça duana muhtaç değildir.

Şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin daha gizlisini de bilir. Yani Allah, başkasına gizlice söylediğin şeyi de, bundan daha gizli olan, kelimelerini telaffuz etmeksizin sadece hatırına getirdiğin şeyleri de bilir. Âyetin bu ifadesi, ya yüksek sesle yakarmayı yasaklama anlamınadır. Ya da kullara bir yol göstermedir.

Birinci ihtimale göre âyet, ”Kendi kendine, yalvararak ve iirpererek yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma" (Â'raf: 205) âyet-i kerimesinin benzeri olur.

İkinci ihtimale gelince, âyet kullara yol gösteriyor ki, yüksek sesle yakarma, Allahu teâlâ'ya işittirmek amacıyla değil, insanın nefsinin zikri tasavvur etmesi, bunun insanın, gönlünde yerleşmesi, nefsin zikirden başka şeylerle meşgul olmasına engel olmak gibi başka gayeler içindir. Bu hedeflere ek olarak vesvesenin insan nefsine yaklaşamaması ve onun yakarma ile uzaklaştırılması, başkasının uyarılması, zikredenin sesinin ulaşabildiği yere kadar bereketin yayılması, zikre şahit olacak kişileri artırmak ve benzeri ... gibi hedefler de vardır. Rivayet olunduğuna göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'e yönelince sahabeler bir vadinin başına yaklaştılar. Burada yüksek sesle Allahu ekber, Allahu ekber demeye başladılar. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Kendinize yumuşak davranınız. Seslerinizi yükseltmekte aşırı gitmeyiniz. Çünkü sizler ne bir sağıra, ne de burada mevcut olmayan birisine seslenmektesiniz. Sizler işiten ve sizlerle birlikte olan ve sizlere yakın birisine seslenmektesiniz," buyurur. ”(2)

7 ﴿