4

Birkaç yıl içinde. Burada ”birkaç" anlamındaki bid', üçle on arasındaki sayıları ifade eder. ”Kamus" isimli eserde ise, bunun, üçle dokuz arasındaki sayılar için kullanıldığı belirtilmektedir.

İranlılar Rumları yenilgiye uğratıp ellerinden bazı topraklarını aldığı ve haber Mekke'ye ulaştığı zaman müşrikler sevinç duyarak Müslümanları üzecek davranışlarda bulunmuşlar ve şöyle demişlerdi: ”Siz ve Hristiyanlar kitap ehlisiniz. Biz ve İranlılar ise ümmiyiz. Nitekim İranlılar nıecusi idi. Kardeşlerimiz kardeşlerinizi yendi. Biz de sizi mutlaka yeneceğiz." Bu durum Müslümanları üzmüştü. Bunun üzerine (ve bu âyet nazil olunca) Hazret-i Ebû Bekir müşriklere hitaben: ”Allah asla sizi sevindirmez. Allah'a yemin olsun ki birkaç yıl sonra Rumlar İranlıları yenecektir," demişti. Buna karşılık Ubey b. Halef adındaki melun cevaben:"Yalan söyledin; öyleyse aramızda bir süre tayin et ve seninle bahse girelim" demiş, bunun üzerine Hazret-i Ebû Bekir onunla on deve karşılığında bahse girmiş ve süreyi de üç yıl olarak belirlemiştir.

Hazret-i Ebû Bekir, bu durumu Hazret-i Peygambere bildirince Allah'ın Rasûlü (sallalahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Bid' (birkaç), 3 ila 9 yıl arasında bir süredir. Deve sayısını artır ve süreyi uzat." Bunun üzerine deve sayısını yüze, süreyi de dokuz yıla çıkardılar. Ubey, Hazret-i Ebû Bekir'in Medine'ye hicret etmek üzere Mekke'den çıkmasından endişe duyunca, Hazret-i Ebû Bekir'e gelerek bahse bağlı kalmasını istedi. Bunun üzerine Hazret-i Ebû Bekir ona oğlu Abdurrahman'ı kefil gösterdi. Öte yandan Ubey Uhud'a çıkmak isteyince Hazret-i Ebû Bekir'in oğlu Rasûlüm Muhammed de ona gelerek bahse bağlı kalmasını istedi. Ubey de ona kefil gösterdi ve sonra Uhud'a çıktı. Nihayet Ubey, Hazret-i Peygamber'in mızrağından almış olduğu bir yara sonucu Uhud'dan döndükten sonra ölmüştür. Rumlar da İranlıları dokuzuncu yılın başında Bedir savaşına tesadüf eden günlerde bozguna uğratmışlardır. (Bu zaferin haberi, Hudeybiye günlerinde

Hicaz'a ulaşınca) Hazret-i Ebû Bekir, Ubey'iu varislerinden söz konusu yüz deveyi alarak Hazret-i Peygamber'e götürünce, Peygamber ona hitaben: ”Onları fakirlere dağıt" buyurmuştur. Bu bahis, Yüce Allah'ın şu âyetle kumarı haram kılmasından önce olmuştur: ”... Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun..." (Mâide: 90).

Rum Sûresinin bu âyeti Hazret-i Peygamber'in peygamber oluşunun delillerinden biridir. Çünkü Allah'ın izniyle gaybı haber vermektedir.

Önünde sonunda her zaman, yenilgiye uğradıkları ve galip geldikleri bütün zamanlarda,

emir Allah'ındır. Yani onların başta yenilgiye uğramaları ve sonunda galip gelmeleri ancak Allah'ın emri ve hükmüyle olmuştur. Nitekim, âyet-i kerime’de şöyle buyrulmuştur: ”İşte böylece Biz, zafer günlerini insanların bazan bir kesimine, bazan da diğer kesimine nasip ederiz..." (Âi-i İmrân: 140)

O gün, yani Rumların İranlıları yenilgiye uğrattığı ve Allahü teâlâ'nın vaadettiği galibiyetin gerçekleştiği gün

mü'minler sevineceklerdir.

4 ﴿