37

Ey insanlar!

Katımızda size yakınlık sağlayacak ne mallarınız, ne de evlâtlarınızdır. Fakat iman edip iyi amelde bulunanlar müstesna.

Yani mal ve evlâtlar hiçbirinizi Allah'a yaklaştırmaz. Fakat malını Allah yolunda harcayan, çocuklarına iyiliği öğretip hak yolda yetiştiren iyi mü'min hariç.

Ancak onlara, inanıp kulluk edenlere

yaptıklarına, iyi amellerine

karşılık kat kat fazlası vardır. Yani onların bir iyiliğine karşılık on kat, daha fazla ve yedi yüz kat derken sayılamayacak derecede karşılık vardır.

İşte onlar, yüksek makamlarda cennet köşklerinde hoş olmayan bü tün şeylerden ölüm, yaşlılık, hastalık, düşman vs. âfetlerden uzak

güven içindedirler.

İbrahim b. Edhem bir adama şöyle sormuştur: ”Uyku halinde iken bir gümüş parayı mı daha çok seversin, yoksa uyanık halde iken bir altın parayı mı?" Adam: ”Uyanık hakle iken bir altın parayı" diye cevap vermesi üzerine

İbrahim b. Edhem: ”Dünyada sevdiğin şey tıpkı uyku halinde sevdiğin gümüş para gibidir. Âhirette sevdiğin şey ise tıpkı uyanık halde sevdiğin altın gibi dir. Öyleyse ölüm için hayatını değerlendir," demiştir.

Hazret-i Ömer birgün Allah Rasülunün huzuruna, evine girmiş ve onu uyur halde bulmuştu. Hasır Hazret-i Peygamberin bir tarafına iz bırakınca Hazret-i Ömer ağlayarak şöyle demiştir: ”Ey Allah’ın rasûlü! Sen hasır üzerinde, İran ve Bi zans hükümdarları ise ipek döşekler üzerinde!" Bunun üzerine Allah Rasûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: ”Ey Ömer! Onlar dünya hayatında peşin olarak kendilerine hoş şeyler verilen bir toplumdur. Biz de iyi şeyleri âhiret hayatına bırakılan bir toplumuz. Dünya, onların, âhiret de bizim olmasını istemez misin? Benim dünya ile olan ilişkimin örneği, tıpkı çok sıcak bir günde yola çıkan ve bir ağacın altında gölgelendikten sonra orayı terkedip giden bir yolcu gibidir." O halde insan için uygun olan, ölümsüz olanı alıp, ölümlü olanı bırakmaktır.

Öte yandan hikâye edildiğine göre bir hükümdar vezirlerinden birini diğerlerinden daha çok seviyormuş. Onlar da onu kıskanmış ve aleyhinde bulunmuşlardı. Bunun üzerine hükümdar işin gerçeğini ortaya koymak üzere çe şitli süsler ve zînetlerle süslenmiş bir konakta onları ağırlamış ve ardından şöyle demiştir: ”Her biriniz konakta hoşuna giden şeyi alsın." Onlar da hoşu na giden mücevherleri ve eşyayı almışlar, fakat kıskanılan söz konusu vezir ise hükümdara: ”Benim hoşuma sadece sen gittin," diyerek onu tercih etmiş tir. İnsan, bu süslü dünyaya sadece imtihan için gelmiştir. O, tıpkı gelin gibi üzerine saçılan şeylere aldırış etmez. Şayet aldırış eder ve döner bakarsa onun düşüklüğünü ve aklının noksanlığını gösterir. Bugün fırsat günüdür, gelecek ise yolculuk için azık tedarik etme günüdür.

37 ﴿