10O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, Burada yer alan ”revâsiye", sabit dağlar demektir. ”Min fevkihâ" ifadesi yeryüzünde sabit ve yükselen dağlar anlamında ”dağ" kelimesinin sıfatıdır. Dağlar yeryüzünde yükseltilmiştir ki, faydaları bunu araştıranlar için belli olsun ve onlara bakan, içlerindeki ilâhî kudrete delâlet yönlerini görebilsin. Çünkü aslında yeryüzünde sabit olan dağlar yeryüzünü bir tarafa meyletmekten korumazlardı. Eğer bunlar yerin altında herhangi bir odanın ortasındaki sütun, ya da yere çakılmış bir çivi gibi olsalardı ancak o zaman yeryüzünü meyletmekten korurlardı. Orada yeryüzünde hayrını çoğaltmak suretiyle bereketler yarattı. Çeşitli canlıları ve; onların yararlandığı çeşit çeşit bitkileri tohumdan veya başka yolla üretmek suretiyle yeryüzünün hayrını çoğalttı. Ve orada tam dört günde yerzünün gıdalarını takdir etti. Bu, soranlar için bir açıklamadır. Burada yer alan ”ekvât" kelimesi, ”kut" kelimesinin çoğuludur. Kût, insanı ölmekten koruyan ve vücudunu hayatta tutan rızık anlamınadır. Bu kelimeden türeme ”mukît" herkese rızkım verebilecek güçte plan demektir. Zemahşerî'nin belagatında: ”İzâ hassaltuki yâ kütü, hâne aleyye'd-dürrü ve’l-yâkutu" denmektedir. Mânâsı; Sen oldun mu ey kût (azık), Önemsiz bana inci ve yakut. Bu açıklamalara göre âyetin mânâsı şudur: Allahü teâlâ gelecekte yeryüzünde yaşayan çeşitli varlıkların kendilerine uygun olan rızıklarını hikmetinin gereğine uygun biçimde ve belirli bir miktarda var etmeye hükmetmiştir. Âyette yer alan ”akvâtehâ" (yeryüzünün azıkları) ifadesi, yeryüzünde yaşayanların rızıkları demektir. Bir başka ifadeyle Allahü teâlâ yeryüzünde yaşayanların rızıklarını takdir etti demek olur. Bazı âlimlere göre, Allah katında her mahlûkatın kendine mahsus bir rızkı vardır. Bu rızıklar Yüce Allah'ın katından inerek yeryüzünde mahlûkatın önüne çıkar. Bu öyle bir yerküredir ki, itaatkârlara mabed, gafillere de uyuklama yeri olarak yaratılmıştır. "Dört gün" ifadesi, yukarıda zikrolunan yeryüzüne dağları yerleştirme ve mahlûkatın rızkını takdir etme fiilleri ile ilgilidir. Yüce Allah yeryüzünün vücuda gelmesini -ileride geleceği üzere- iki günde, Salı ve Çarşamba günlerinde takdir etmiştir. ”Dört gün" denmesi yukarıda sayılan şeylerin tamamının dört gün içerisinde yaratıldığını belirtmek için söylenmiştir. Çünkü daha önce geçen iki günle sayı dört güne çıkmaktadır. Burada sanki şöyle söylenmektedir: Dağların dikilmesi, rızıkların takdir edilmesi ve yeryüzünde birtakım hayırların çoğaltılması, yeryüzünün iki günde yaratılmasından sonra kalan iki günde takdir olunmuştur. Yoksa bu sözü zahiri üzere yorumlamak mümkün değildir. Bir başka ifadeyle yeryüzünün iki günde yaratıldığını ve içindekilerin de dört günde meydana getirildiğini, böylece yaratılışın toplam olarak altı gün aldığını söylemek mümkün değildir. Çünkü sabittir ki, semalar da iki günde yaratılmıştır. O zaman bu hesaba göre yeryüzünün, içindekilerin ve semaların yaratılışının sekiz günü aldığını söylemek icab edecektir. Oysa gerçek bu değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de tekrar tekrar ifade olunduğu üzere bunların hepsi altı günde yaratılmıştır. ”Sevâen" kelimesi de katıldığında âyetin mânâsı; eksiği ve fazlası olmadan tam dört günde yeryüzünü yarattı ve gıdalarını takdir etti, demek olur. "Soranlar için" kelimesi gizli bir soruya bağlıdır. Yani yeryüzü ve içindekiler kaç günde yaratıldı diye yeryüzünün yaratılış süresini soranlar için, demektir. Buradaki ”soru", bilinmeyen bir şeyi sorup öğrenerek bilmeyi ifade etmektedir. Kelimenin başındaki ”lâm" ise beyan ifade etmektedir, ya da ”soranlar için" kelimesi, ”takdir etti" fiiliyle ilgilidir. Buna göre mânâ: ”Orada tam dört günde yeryüzünün gıdalarını soranlar için takdir etti," şeklinde olur. |
﴾ 10 ﴿