15

Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar. Buradan itibaren gelecek olan tafsilat yukarıda kısaca ifade edilen olayların sonucu olunca âyetin başına ”fâ-i sebebiyye" getirilmiştir. Âd kavmi yeryüzünde büyüklük taslamış, insanlara büyüklük taslamaya hakları olmadığı halde böbürlenmiş, kendi nefislerinin kuvvetine meyletmişlerdir.

Ve iri cüsselerinden kaynaklanan bu kuvvete aldanarak:

'Bizden daha kuvvetli kim var?' dediler. Âd kavminin her bir ferdinin uzunlusu on sekiz arşın idi. O derece kuvvetli idiler ki, içlerinden herhangi biri dağdan bir kaya parçası söküp onu istediği yere koyabiliyordu. Zannediyorlardı ki, bu güç ve kuvvetleri sayesinde azabı defedebilirler. Ancak bu kuvvetleri, başlarına belâları geldiğinde kendilerini hayal kırıklığına uğratmıştır. Allahü teâlâ kendilerine şu şekilde cevap vermektedir:

Onlar kendilerini ve bütün eşyayı özellikle de gökler, dağlar ve benzeri kocaman cisimleri

yaratan Allah'ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Yani onlar gafil mi oldular da müşahade ve ayan beyan görmeye benzer bilgiyle açıkça kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bu âyet-i kerimede göklerin ve yeryüzünün değil de onların yaratılışlarının vurgulanması, kendilerinin güçlü ve kuvvetli oldukları yolundaki iddialarından dolayıdır. Yaratıcının kudreti, mahlûkatın gücünden ve kudretinden daha fazladır. Bu kaçınılmaz bir husustur.

Onlar Bizim peygamberlere indirilen

âyetlerimizi inkâr ediyorlardı. ”Cuhûd", bile bile inkâr etmek demektir. Buna göre âyet-i kerimede, onlar âyetlerimizin hakikatini ve gerçekliğini tıpkı emanet bırakılan kişinin kendine bırakılan emaneti inkâr etmesi gibi bile bile inkâr ediyorlardı, denmiş olmaktadır. Bu ifade onların çirkin sözlerine bir cevap olarak söylenmektedir. Buna göre âyetin mânâsı; onlar kendilerinde iki özelliği birarada bulunduruyorlardı. Bir yandan yeryüzünde böbürlenmeyi ve üstünlüğü arzu ediyorlardı. Bu, yaratıklara iyiliği terkederek, itaat çizgisinden çıkmak ve fasıklıktır. Öte yandan da Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Bu da küfürdür, hakka tazimi bir yana bırakmaktır. Böylece onlar hem fâsık ve hem de kâfir oluyorlardı. Bu iki sıfat bütün kötü sıfatların ana cevheri olunca şüphesiz Allahü teâlâ âyetinde buyurduğu üzere kendilerine azabını vermiştir.

15 ﴿