47Kıyamet gününün, kıyametin vaktinin bilgisi başkasına değil sadece O'na havale edilir. Çünkü o vakti Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Kıyamet geldiği zaman iyi amel işleyenle kötülük yapan arasında hükmünü vererek birini cennete, diğerini cehenneme koyar. O'nun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğunu yarıp çıkamaz. Hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Burada yer alan ”ekmâm", meyvenin yarılmadan önceki kabuğu demektir. Bazılarına göre ceviz, badem, fıstık ve benzeri meyvelerin dış kabuğu demektir. Kelime, ”kim" kelimesinin çoğulu olup meyveyi örten dış zarı ve kabuğu demektir. İnsanın elini kapatıp örten gömlek ve benzeri şeyin koluna da ”kümm" denir. Burada, meyvenin kabuğundan çıkması, herhangi bir kadının hamile kalması ve çocuğunu dünyaya getirmesi gibi hiçbir olay yoktur ki, Allah'ın her şeyi kuşatan ilmi, bu olayla birlikte bulunmasın. Allah'ın kuşatıcı ilmi, o olaya nasıl belirmişse, bu olay o şekilde meydana gelir. O, meyvenin kabuğundan çıkacağı anı, sayısını ve ne zaman olgunlaşacağını veya olgunlaşmadan bozulup çürüyeceğini, kadının hamile kaldığı vakti, hamilelik günlerinin sayısını, saatlerini, karnındaki yavrunun durumunu, organlarının eksik veya tam olacağını, erkek veya dişi, güzel veya çirkin olacağını ve bunun dışında başka özellikleri bilir. Çocuğun dünyaya geleceği zamanı ve buna ilişkin öteki ayrıntıları da bilir. Bir başka ifadeyle Allahü teâlâ kıyametin ne zaman kopacağım bilir. Herhangi bir kimseye kıyametin vakti sorulduğunda, bunun ilmini Allah'a havale etmeli ve Allah bilir, demelidir. Nitekim meyveye, bitkiye ve başka şeylere dair gelecek olayların bütün bilgisi, Allah'a havale olunur. Rivayete göre Mansur Devânikî ömrünün ne kadar olacağı meselesi üzerinde kafa yormaya başlar. Bir gece rüyasında bir şahıs görür. Bu şahıs elini denizden çıkarmış, ona beş parmağıyla işaret etmektedir. Mansur bu rüyasını âlimlere danışır. Ona ömründen ya beş yıl, ya beş ay kaldığını söylerler, ya da başka bir tevilde bulunurlar. Ebû Hanife ise der ki,: ”Bu rüyanın tabiri, Mefâtîhu'l-ğayb (bilinmezlerin anahtarı) beştir. Bunları Allah'tan başkası bilmez. Eğer sen bunları öğrenmek istersen öğrenmen mümkün değildir. Ebû Hanife bu görüşünü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ”Mefâtîhu'l-ğayb beştir" sözünden almıştır ve sonra şu âyet-i kerimeyi okur: ”Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez..." (Lokman: 34)(25) Bu noktadan kıyametin ne zaman kopacağını bilmekle meyvelerin çıkmasına dair bilginin neden birarada ifade edildiği ortaya çıkmış oldu. Çünkü meyvelerin çıkması yağmurların yağdırılması olayına dahildir. Zira yağmurla ve rüzgârlarla bitkiler biterler ve meyveler ortaya çıkarlar. Ey Rasûlüm Muhammed! Kavmine hatırlat Allah onlara: Sizin iddianıza göre: 'Ortaklarım nerede?' diye seslendiği gün: Bir başka âyette onların bu temelsiz iddialarına şöyle değinilmektedir: ”...Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede?" (Kasas: 62) Onlar '(Buna dair) bizden hiçbir şahit olmadığını sana arzederiz' derler. Sana haber verir, bildiririz çünkü bizler durumu gördüğümüzde onlardan uzaklaştık, diye cevap verirler. Allahü teâlâ'nın kendisine ortak koşulanları sorması azarlama içindir. Burada yer alan ”şehîd" kelimesi, ”şehadet" mastarından türemedir. |
﴾ 47 ﴿