4O, imanları kat kat artsın diye, yani akidedeki derinlik ve nefislerindeki tam güvenden ibaret olan kesin imanları daha da kesinleşsin ve kuvvetlensin diye... Mü'minlerin kalplerine güven indirendir. Bu, Allah'ın mü'minlere fetihten önce vermiş olduğu huzur ve sebatın ifadesidir. Onlar, umre için yola çıkmış az bir topluluk oldukları için, sulhtan önce korku içinde idiler. Düşman ise, güçlü ve savaşa hazırlıklı idi. Buna rağmen müminler sebat ettiler ve Allah'ın fazlı ile ölüme biat ettiler. Âyeti kerimenin ”imanları kat kat ..." diye terceme edilen bölümünde ”imanları ile birlekte ..." anlamına gelecek bir ”mea: birlikte" kelimesi vardır. Burada, anılan kelimenin gerçek anlamı olan ”beraber, birlikte" kastedilmemiştir. Çünkü gerçekte olan, kesin imanı, kesin imana eklemek değildir. Zira birbirinin aynı değerde olan iki şeyin yanyana bulunması anlamsızdır. Doğrusu, yakîn (kesin) imanın bir önceki duruma göre daha kuvvetli hâle gelmesidir. Asıl güven (sekînet). Allah'ın birliğine ve âhirete olan imanlarına ilâveten, imanlarının artması için Peygamberin getirdiği şeriatın tamamına inanmalarıdır. İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre: ”Rasûlüllah'ın ilk getirdiği, tek Allah inancı, sonra namaz, sonra zekât, sonra hac daha sonra da cihaddır. Nihayet ”...Bu gün size dininizi ikmal ettim..." (Mâide: 3) âyeti ile şeriat tamamlanmış ve imanları kat kat artmıştır. Çünkü o zaman imanın artması, ahkâmın artması ile oluyordu. Bu gün ise, imanın kendisi azalıp eksilmez. Çok amel işlemekle nuru artar ve kuvvetlenir." Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. ”Ordu": savaş için hazırlanan topluluktur. Âlemin tüm orduları sadece Allah'a aittir. Dilediği şekilde işlerini yönetir. Bazen birbirine musallat eder, bazen de aralarında barış meydana getirir. Bunları, hikmet ve maslahatlara dayanarak dilemesinin gereğine göre yapar. Âyetin izahı şöyledir: Müşriklerin, Rasûlüllah’ı umre yapmaktan men etmeleri, Allah'ın ordularının azlığından ve ona yardım etmemesinden değildir. Allah'ın bildiği ve dilediği bir sebepten dolayıdır. Fethu'r-Rahmân'da şöyle denilmektedir: ”Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Eğer dinine, sizin dışınızda birileriyle yardım etmek istese, bunu yapar. O halde Allah'a güvenmek gerekir. Allah her zayıfın yardımındadır, her âcize yeter." Bir başka bilgin de şöyle demiştir: ”Allah sana ne musallat ederse, O'nun ordulanndandır; nefsini musallat ederse, seni kendi nefsinle helak etmiş demektir. Organlarını musallat ederse, organlarını yine kendi organlarınla helak eder. Eğer nefsini kalbine musallat ederse, kalbin seni faydasız arzularına ve şeytana tabi olmaya götürür. Kalbini nefsine ve organlarına musallat ederse, nefsi edeble kınar ve taate mecbur eder. Onu kullukta ihlâsla süsler." Allah her şeyi bilendir, takdir ve tedbirinde hüküm ve hikmet sahibidir. Bu âyetteki ”kâne" kelimesi, süreklilik bildiren ”mâzâle" anlamındadır. Allah'ın bu özelliklerinin geçmişteki muayyen bir vakte has olmayıp, tüm zamanlarda sürekli olduğuna işaret etmektedir. |
﴾ 4 ﴿