2

Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden daha fazla yükseltmeyin. Mücerred söz ve fiille haddi aşma yasaklandıktan sonra, Rasûlüllah'ın huzurunda sözle haddi aşmanın keyfiyeti açıklanarak, bundan sakınılması vurgulanmıştır. ”Seslerinizi Rasûlüllah'ın sesinin ulaştığı sınırın ötesine ulaştırmayın" mânâsı kastedilmiştir.

Abdullah b. Zübeyr'den rivayet edildiğine göre âyetin iniş sebebi şudur: Benî Temîm'den Akra' b. Habis Rasûlüllah'ın yanına geldi. Hazret-i Ebû Bekir, Rasûlüllah'tan o zatı kabilesine reis yapmasını istedi. Orada bulunan Hazret-i Ömer: ”Yâ Rasûlellah! Onu değil, Ka'ka' b. Ma'bed'i yap," dedi. Ebû Bekir ve Ömer Hazret-i Peygamberin yanında yüksek sesle konuşmaya başladılar. Ebû Bekir Ömer'e: ”Sen sırf bana muhalefet olsun diye söyledin," dedi. Ömer: ” Hayır, maksadım sana muhalefet değil," dedi. Bu olay üzerine bu âyet indi. Bundan sonra Hazret-i Ömer, Rasûlüllah'ın yanında konuşurken sesini ancak anlaşılabilecek kadar çıkarırdı. Hazret-i Ebû Bekir de: ”Kendi kendime Rasûlüllah'la ebediyyen ancak sırdaş bir arkadaşımla konuştuğum gibi konuşacağıma yemin ettim," demiştir.

Onunla konuştuğunuzda

ona, birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın. ”Bağırmak" diye terceme ettiğimiz ”cehr" bir şeyin görülmesi veya duyulması için iyice ortaya çıkması demektir. ”Onu apaçık gördüm" anlamında ”raeytühû cenaren" denilir. Bir âyette: ”Sizden sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (O'nun ilminde) eşittir." (Ra'd: 10) buyurulmaktadır.

Âyetin anlamı şudur: ”Seslerinizi kendi aranızda olduğu gibi yükseltmeyin. Sesinizi onun sesinden daha alçak tutun. Ona hitabederken, ulu, heybetli biri ile konuşurken olduğu gibi, fısıltıya yakın bir şekilde hafif konuşun. Peygamberliğin vakarını koruyun."

Aksi halde siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider. Sanki şöyle denilmiştir: Amellerinizin boşa gitmesi endişesiyle yasaklandığınız şeyi yapmayın. Bu, ”...Şaşırmamamz için Allah size açıklama yapar." (Nisa: 176) âyetine benzer.

Âyette yasaklanan sesi yükseltmekten maksat, küçümsemeden veya umursamadan dolayı yükseltmek değildir. Çünkü bu maksatla yükseltmek, küfürdür. Aynı şekilde maksat, savaşta veya inatçı bir kâfirle yapılan mücadelede ya da düşmanı korkutmak ve benzeri bir şey için yükseltmek de değildir. Çünkü bunda sakınca yoktur, çünkü Rasûlüllah bundan rahatsız olmaz. Dolayısıyla yasaklama, onu içermez.

İbn Abbas (radıyallahü anh)'dan gelen rivayette âyet, Sabit b. Kays b. Şemmâs hakkında nazil olmuştur: O zatın kulağı ağır duyuyordu ve gür sesli idi. Bazen Rasûlüllah'la konuşurdu, Efendimiz ondan rahatsız olurdu. Enes'den gelen rivayete göre, âyet inince Sabit kayboldu. Rasûlüllah adamı soruşturdu. Durumu kendisine haber verildi. Rasûlüllah Sabit'i çağırıp, halini sordu. Sabit: ”Ya Rasûlüllah! Bu âyet sana indi. Ben gür sesli bir adamım, amelimin boşa gitmesinden korkuyorum," dedi. Hazret-i Peygamber: ”Sen öyle değilsin. Hayırla yaşar, hayırla ölürsün. Sen cennetliksin," buyurdu.

Âyetin bu bölümünde insanları yasaklandıkları şeyden kaçındırmada mübalâğa vardır. Amelin boşa gitmesi, bâtıl olmasıdır. Râğıb ”hoşa gitme" diye terceme ettiğimiz ”habt" kelimesi ile ilgili olarak şöyle der: ”Habt, hayvanın haddinden fazla yem yiyip karnının şişmesi, ondan hiç bir şey çıkmayacak hâle gelmesidir."

Bu âyet indikten sonra sahabiler, Hazret-i Peygamberle fısıltıya yakın bir sesle konuşurlardı.

Bazı âlimler, Rasûlüllah'ın kabri şerifi yanında sesi yükseltmeyi ve selâmlarken kabre dört arşından daha fazla yaklaşmayı mekruh görmüşlerdir. Bazı âlimler de, fukaha meclisinde, onları ta'zim için, sesi yükseltmeyi mekruh görmüşlerdir. Çünkü onlar, peygamberlerin vârisleridir.

Süleyman b. Harb şöyle der: ”Hammad b. Zeyd, Hazret-i Peygamber'in bir hadisini anlatırken yanındaki bir adam güldü. Hammad öfkelendi ve: ”Ben Rasûlüllah'ın vefatından sonra onun hadisi söylenirken sesi yükseltmeyi, o hayatta iken yanında sesi yükseltmek gibi görürüm," dedi. Sonra kalktı ve o gün hadis okumaktan vazgeçti.

Özetle; hem hadisin hem de muhaddisin yanında sesi yükseltmek mekruhtur. Üstelik gülmek, alay ve küçümsemekten uzak olmaz. Ciddi olan meclisin ise buna tahammülü yoktur. Eğer eskiler, günümüzün va'z ve ders meclislerine girseler, gördükleri edepsizlik ve kötülüklerin çokluğundan dolayı anında çıkarlardı. Allah'tan bizi yüce ahlâk ve edeple edeplenenlerden kılmasını dileriz.

2 ﴿