KAMER SURESİMekke devrinde nazil olmuştur, 55 âyettir. 1Kıyamet yaklaştı. Âyet metninde geçen ”saat" kelimesi, zaman bütününün parçalarından belli bir anın ismidir. Yüce Allah bu kelime ile Kıyameti ifade etmiştir. Bunu ya kıyamet günü hesaba çekilmenin çok hızlı olacağı nedeniyle kıyameti çok kısa bir zamana benzetmek için yapmıştır, ya da kıyamet dünyanın yaşadığı ömür saatinin en son anında kopacağı için veya kıyamet anının, içinde çok büyük olayların meydana geleceği çok kısa bir an olması sebebiyle veya daha önce açıklandığı üzere başka sebeplerle kıyameti saat kelimesiyle ifade etmiştir. Âyetin manası şudur: Kıyamet yaklaştı, kıyametin kopması ve vuku bulması anı yaklaştı. Çünkü dünyanın sadece az bir ömrü kalmıştır. ”Yaklaşma" kelimesi, dünyanın ömrünün çoğunun gittiğini, geriye kalan az kısmının da, çoğunun geçip gittiği gibi kısa zamanda geçeceğini ifade etmektedir. Ve ay yarıldı. Âyetteki ”yarılma" fiilinin dili geçmiş zamanla ifade edilmesi, ayın yarılmasının Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında vuku bulduğunu ifade etmektedir. Huzeyfe (radıyallahü anh)'nin: ”ve kad inşakka'l-kamer"" şeklindeki kıraati de bunu göstermektedir. Buna göre âyetin manası şöyle olacaktır: Kıyamet yaklaştı. Onun yaklaştığına dair alâmetlerden biri olarak ayın yarılması da meydana geldi. Bir gün Huzeyfe Medain'de insanlara hitabeder. Sözünün bir yerinde şöyle söyler: ”Dikkat ediniz! Kıyamet yaklaştı, ay peygamberinizin zamanında yarıldı." Huzeyfe b. el-Yeman (radıyallahü anh) tıpkı İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) gibi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sırdaşı idi. Sahabelerin ekserisi ve onlardan sonra gelenler aynı görüşü benimsemişlerdir. Müfessirlerin ekserisi de bu görüşü almışlardır. ”Yüce Allah'ın 'gök yarıldığı... zaman,' (İnşikak: 1) âyetinde olduğu gibi ay da kıyamet günü yarılacaktır" şeklinde görüş beyan edenlerin sözlerine itibar olunamaz. Bu görüşü benimseyenlere göre âyet metninde ayın yarılmasının dili geçmiş zamanla ifade edilmesi, ileride kıyamet günü yarılacağım ifade etmek için getirilmiştir. Ancak biz bu görüşe karşı diyoruz ki: Ayın yarılmasının iki kez vukubulmasıda mümkündür. Bir kez kıyametin yaklaştığına işaret olmak üzere Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın zamanında ve bir de kıyamet günü semanın yarıldığı zaman olması da mümkündür. İbn Hacer'in Fethu'l-Bârî isimli eserinde şu satırları görmekteyiz: ”Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın üzerinde hutbe okuduğu hurma kütüğünün, Rasûlüllah üzerinde hutbe okumayı terketti diye inlemesi ve ayın yarılması olaylarından her ikisi de müstefiz yani meşhur bir nakil ile bizlere kadar ulaşmıştır. Böyle bir nakil, hadis yollarına vakıf olan mütehassıs âlimler nezdinde kesinlik ifade eder. ” et-Tiybî der ki: ”Ebu İshak ez-Zeccâc tefsirinde ayın yarılması konusunda on dokuz hadisi muttasıl senetle Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a isnad eder." Seyyid Şerifin el-Mevâkıf şerhinde şu ifade yer alır: ”Bu olay mütevatir bir olaydır. İbn Mes'ûd ve diğerleri gibi sahabeden büyük bir topluluk rivayet etmiştir." Bazı müfessirler olayı şöyle naklederler: ”Kureyş'in ileri gelenlerinden bazıları bir araya gelirler ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a derler ki: 'Eğer sözünde doğru isen bize ayı ikiye ayır.' Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a, ayı ikiye ayırırsa iman edeceklerine söz verirler. O gece ayın on dördüncü gecesidir. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) parmağını yukarı kaldırır ve aya ortadan ikiye yarılmasını emreder. Derhal ay iki parçaya ayrılır. Bir yarısı ayın bulunduğu yerden kalkıp başka bir noktaya gider. Öbür yarısı eski yerinde kalır." İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) der ki: ”Ben Hira mağarasının bulunduğu Nur dağını ayın yarılmış iki yarısı arasında gözlerimle gördüm," Bu ifadeye göre, ayın yarılmış olan iki yarısının ikisi de yarılmadan önce bulunduğu yerden ayrılmışlar demektir. Bazı âlimler ise derler ki: ”Ayın bir yarısı doğuya ve diğer yarısı da batıya gitti. Ardından bütün dünya bir an karanlıkta kaldı. Sonra bir birinden ayrılan yarı parçalar doğdular ve mucizeden önceki halinde olduğu gibi se manın ortasında bir araya gelip bitiştiler. Bundan sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ”Sahici olun, şahid olun." İşte tam bu o esnada Kureyş'in kâfirleri Hazret-i Peygamberi kasdederek: ”İbnu Ebî Kebşe sizi büyüledi" dediler. Aralarından birisi de şöyle söyledi: ”Şüphesiz Muhammed sizin açınızdan ayı büyülemiş olsa bile bu sihiri ile bütün yeryüzü halkını büyülemiş olamaz. Çeşitli beldelerde Mekke'ye gelenlere ayı görmüşler mi sorunuz bakalım?" Bu ifade -kolaylıkla anlaşıldığı gibi- bize gösteriyor ki, ayın ikiye yarılmış olarak görülmesi sadece Mekke halkına mahsus değildir. Tam tersine ayı o şekilde çevre bölge halkının tümü de görmüştür. Bu tesbitle bazı inançsızların ”ay yarılmış olsaydı yeryüzünde yaşayan herkes bunu görür ve bilirdi. Sadece Mekke halkı görmüş olmazdı" yolundaki itirazları da reddolunmuş olur. Böyle bir itiraza ne, ”ayın yarılmasını belli bir grup istemişti dolayısıyla söz konusu olayı sadece bunu teklif edenler görmüşlerdir" şeklinde; ne, ”o esnada ay yeryüzünde bazı bölgelerin görebileceği fakat bazılarının göremeyeceği bir yörüngededir" biçiminde ve ne de, ”İnsânü'l- Uyun'da zikredildiği gibi, ayın yarılması geceye mahsus bir mucizedir. Gecenin karanlığında insanların ekserisi uykuda iken cereyan etmiştir" biçimindeki cevap yerinde olamaz. el-Es'iletü'l-Mukhame isimli eserde şöyle denilir: ”Ayın yarılmasının bazılarınca görülürken bir kısım kimselerce görülmemesi bulut ya da başka bir sebepten dolayı pek uzak bir ihtimal değildir. Yani ayın yarılmış olması gerçektir. Fakat olayın bizlere naklinde gerek Arap, gerek Arap olmayan uzak ve yakın bütün bölgelerin halkı ortaklaşa aynı şeyi aktarmamışlardır. Olay tevatür yolu ile nakledilmemiştir. Bu sebeple olayın üzerinde ihtilâflar meydana gelmiştir." |
﴾ 1 ﴿