2

Ey mü'minler!

Sizlerden zıhar yapanların kadınları, zımmîler bu konuda mü'minlerin arasına dahil değillerdir. Çünkü zımmîler, keffaret ehli değillerdir. Zira zıhar keffâretinde ibadet yönü daha ağırlıklıdır. Bu sebeple zımmînin zıharı sahih değildir.

Bu âyetten itibaren zıharın mahiyeti ve şer'an hükmü, yeni bir cümleye giriş yapılarak beyan edilmektedir. Sözlükte ”zıhar", bir erkeğin karısına: ”Sen bana annemin sırtı gibisin" demesidir. Sırt bir vücut organıdır. İnsanın karnı sırt kelimesi ile ifade olunur. Buna göre mânâ sen bana annemin karnı gibi haramsın demek olur. Böylece karın kelimesi karnın direği mesabesinde olan sırt kelimesi ile kinaye yollu ifade edilmiş olur. Bu yola baş vu ru linas inin sebebi, edep ciheti tercih edilerek cinsiyet organına yakın olan vücut parçasının yani karnın ağıza alınmak istenmemesidir.

Her hangi bir kimse karısına: Sen bana annemin karnı gibisin veya uyluğu ya da cinsel organı gibisin derse, zıhar yapmış olur. Oysa eli ya da ayağı gibisin dese idi, zıhar olmazdı. Öte yandan bilginler, insana evlenmesi haram olan diğer akrabalarının da annenin kategorisine dahil olduğunu söylemişlerdir. Buna göre zıhar yapan erkek, anne yerine kendisine teyze, hala gibi nesep açısından evlenmesi haram olan akrabalarını, veya süt sebebi ile haram olan yakınlarını ya da evlilik nedeniyle haram olan kadınları zikredecek olursa yine zıhar yapmış olur. Meselâ bir erkek, karısına: ”Sen bana teyzemin ya da halamın sırtı gibisin" ya da: ”Sen bana neseb ya da süt kızkardeşimin sırtı gibisin" dese ya da: ”Sen bana oğlumun karısının sırtı gibisin" dese bu ifade de yine zıhar hükümlerini doğurur. Bundan başka bir şey gerekmez. Bir kimse karısına, sen bana annem gibi haramsın, dese, niyeti ne ise o olur. Zıhara niyet etmişse zıhar, boşanmaya niyet etmişse talak, ilâya niyet etmişse ilâ olur. Bir erkek karısına her hangi bir benzetme yapmaksızın sen annemsin veya kızkardeşimsin veya kızımsın dese bu, zıhar olmaz. Bir örnek vermek gerekirse bir kimse karısına: ”Ben şu fiili yaparsam sen annemsin" dese ve sonra da o fiili yapsa, bu sözü bâtıldır, her hangi bir hüküm ifade etmez.

Âyeti kerime metninde geçen ”minkum-sizlerden" ifadesi, ”kadınları" ifadesi yeterli iken ayrıca getirilmesi, Araplar için azarlama açısından bir pekiştirme ifade ederken zıhar noktasındaki aralarında yaygın olan âdetlerinin çirkin olduğunu ifade etmek içindir. Çünkü zıhar, özellikle Arapların cahiliyet döneminde âdet edindikleri bir yemin türü olup başka milletlerin böyle bir yeminleri yoktu. Şu halde İslama girdikten sonra onların bu çirkin âdete uymaları kendilerine yakışmaz. Sanki şöyle söylenmiş olmaktadır: ”Sizlerden çirkin ve hoş görülmeyen âdetinize göre zıhar yapanların kadınları..." Bunun yanında ”minkum" ifadesinin getirilmesi, şer'i hükmün faydasını gerek söz ve gerekse o hükme uyma açısından sırf mü'minlere özel kılmak içinde olabilir. Buna göre mânâ şöyle olur: ”Ey Allah'ın sözlerini doğrulayan ve inanan O'nun emirlerine sarılan mü'minler. Sizlerden zıhar yapanların kadınları..." Çünkü kâfirler Yüce Allah'ın hitabını dinlemezler. Ve doğru olan ne ise onunla da amel etmezler.

"Kadınları" ifadesinde zıharın cariyelerde olmayacağına işaret vardır. Bundan dolayı âlimler derler ki, zıharın hükmü, şartı, ehli vardır. Hükmü, yukarıda sözünü ettiğimiz benzetmedir. Şartı, benzetilen kadının erkeğin nikâhlısı olmasıdır. Bu sebeple bir kimsenin cariyesine yapacağı zıhar sahih değildir. Ehli, keffaret ehli olan kimselerdir. Bundan dolayı zımminin, çocuğun ve delinin zıharı geçerli değildir. Hükmü ise, nikâh ilişkisi devam etmekle keffâretini vermedikçe cinsel birleşmenin haramlığıdır.

Onların anaları değildir. Yani zıhar yapan erkeklerin karıları gerçekte, onların anaları değildir. Bu sırf bir yalandır. Yani karısına: ”Sen bana anamın sırtı gibisin" diyen bir erkek bu sözü ile karısını anasının kategorisine katmakta ve onu anası gibi yapmaktadır. İşte bu iki durum birbirine benzemediği ve farklı olduğu için bâtıldır. Onlar bu benzetme ile, zıhar yapılan kadının haramlığımn tıpkı annenin harâmlığı gibi çirkin ve ağır bulunduğunu ifade etmek istiyorlardı.

Burada insanın aklına şöyle bir soru takılabilir: Zıharın aslı ve esası, ”sen bana anamın haram olduğu gibi haramsın" demekten ibarettir. Zıharda, zıhar yapılan kadının, zıhar yapanın annesi olduğu iddiası yoktur ki bu iddia reddedilsin ve hanımlığın sadece analara ait olduğu ifade edilsin. Bu soruya şöyle cevap verilebilir: Zıhar yapan kocanın haram kılması, karısının annesi olduğu iddiası hükmündedir. Ya da âyette zıhar yapılan kadınların onların anneleri olmadığını ifadeden maksat, bu iki kadının birbirine benzemediğini ifade etmektir. Ancak zıhar yapılan kadınların kocalarının anaları olmadığını ifade etmek, bu benzersizliği aşırı biçimde vurgulamak içindir.

Aslında ve doğrusu

onların anaları ancak kendilerini, zıhar yapan erkekleri

doğuran kadınlardır. Hanımlıkta analara ancak şeriatın onların kategorisine katmış olduğu peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hanımları, süt analar, ve babaların nikâhlıları olan kadınlardır. Bunların ana kategorisine katılmaları şereflerinden ve dokunulmazlıklarındandır. Bu sebeplerle söz konusu kadınlar, anneler hükmündedir. Oysa zevcelerine gelince onlar analık kavramından en uzak olan kadınlardır. Bu kadınlar hiçbir açıdan anaların kategorisine dahil değillerdir.

Şüphesiz ki onlar yani içinizden zıhar yapan erkekler, bu sözleri ile

çirkin bir söz ve yalan,bâtıl, hak dışı bir söz

söylüyorlar. Âyet metninde ”şüphesiz ki" şeklinde pekiştirme edatının getirilmesi, söz konusu sözün onlar tarafından söylenmiş olduğunu pekiştirmek amacıyla değildir. Çünkü bu lâfı söyledikleri kesin bir husustur. Pekiştirmenin asıl getiriliş sebebi, söyledikleri bu lâfın şeriat nezdinde, aklen ve insanın tabiatına göre çirkin olduğudur. Nitekim âyet metninde ”münker-çirkin" kelimesinin elif lamsız getirilmiş olması da buna işaret etmektedir.

Söz konusu lâfın çirkin oluşu, şuradan kaynaklanmaktadır. İnsanın karısı, gerçekte kendisini doğuran annesi olmadığı gibi şeriatın onların kategorisine katmış olduğu kadınlardan da değildir. Şu halde bir nikâhlı kadının annelere benzetilmesi birbirine hiç benzemeyen iki kişiden birini diğerinin kategorisine katmak demektir. Bu da mutlak olarak çirkin ve meşruluğu bilinmeyen bir şeydir.

Âyet metninde yer alan ”zur" kelimesi, yalan demektir. Çünkü Arapça'da ”zever" kelimesi, meyletmek anlamına gelir. Yalana zûr denilmesi, yalanın hakikat dışı olduğundan ve hakikatten ve gerçekten başka bir şeye meyletmiş olmasındandır.

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü anh) rivayet ediyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: ”Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?"“Evet, ey Allah'ın Rasûlü!" dedik. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ”Allah'a sirk koşmaktır ve ana babaya karşı gelmektir" buyurdular. Bir şeye dayanmış olarak bunu ifade eden peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) daha sonra yerine oturur ve der ki: ”Yalan söze ve yalan yere şahitliğe dikkat edin. Yalana ve yalancı şahitliğe dikkat edin. Yalana ve yalancı şahitliğe dikkat edin." Rasûlüllah bu cümleyi o kadar çok tekrar etti ki, ben içimden keşke sussa, dedim." Bu hadisi İmam Buhârî rivayet eder.

Bazı âlimler derler ki: ”Cahiliyet dönemi insanlarının boşamalarının ana dayanağı çirkin ve yalan bir söz olunca, Allahü teâlâ  bu sözü boşama olarak kabul etmemiş, haramlık da sadece keffâreti ödeme anına kadar devam edecek kısa bir müddet olmuştur. Cahiliyet döneminin boşanma şekli olan zıhar, İslâm şeriatında neshedilmiştir ve zıhara keffâret getirilmiştir. Çünkü zıhar boşama değildir."

Kuşkusuz Allah affedicir, bağışlayıcıdır. Yani Allah zü'lcelâl, zıhar yapan kocanın daha önce işlemiş olduklarını mutlak olarak affedici ve çok bağışlayıcıdır. Burada tevbeye teşvik edilmesinin sebebi, zıharın kötülenmesi ve hoş bir şey olmadığının ifade edilmiş olması dolayısıyladır.

2 ﴿