12

Yemin olsun eğer onlar zorla ve aşağılanarak

çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar. Bu cümle, toplu olarak genel bir yalanlamadan sonra, söyedikleri her sözde, izahlı bir şekilde onları yalanlamayı ifade ediyor.

Onlarla savaşılsa, onlara yardım etmezler. Yardım etseler bile geri dönüp kaçarlar. Durum aynen böyle olmuştur. Abdullah İbn-i Übeyy ve arkadaşları Beni Nâdire adamlarını gönderip gizli olarak yardım vadettiler. Sonra vadlerinden döndüler. Yani Abdullah İbn-i Übeyy: ”Ey Nadiroğulları! Yurtlarınızdan çıkmayınız, kalelerinizde ikamet ediniz. Benim yanımda kavmimden ve diğer Araplardan iki bin kişi vardır. Size ulaşılmadan evvel bunlar, sizin kalenize girerler, sizi müdafaa için gerekirse hepsi canlarını verirler. Ayrıca size Kureyza ve Gatafan Kabilesi'nden olan müttefikleriniz de yardım ederler."

Evinde oturup bu vaadlerde bulunan mel'un İbn-i Übeyy'in sözleri Beni Nadirin hoşuna gitti, onları ümitlendirdi. Fakat Beni Nâdir'in ileri gelenlerinden Selâm İbn Mişkem, Beni Nâdir'in idaresini üstlenen Huyey İbn Ahteb'e şöyle söyledi: ”Ey Huyey! Allah'a yemin olsun ki, İbn-i Übeyy'in sözü asılsızdır, hiçbir değeri yoktur. Seni oyuna getirip tehlikeye atmak istiyor. Ta ki Muhammed ile harp edesin, kendisi de evinde oturup seni yalnız bırakıp terketsin." Huyey dedi ki: ”Biz Muhammed'e olan düşmanlığı bırakmayız. O'nunla mutlaka savaşacağız." Bunun üzerine Selâm: ”Allah'a yemin olsun ki bu, vatanımızdan sürülüp çıkarılmak, mallarımızın elden gitmesi, çoluk çocuğunuzun esir edilmesi ve savaşanlarımızın öldürülmesi olacaktır."

Nihayet Sûrenin başında geçtiği gibi olan oldu. Burada Rasûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in risaletinin hakkaniyetine ve Kur'an-ı Kerim'in mucize olduğuna dair apaçık delil vardır.

Birincisi şudur: Kur'an-ı Kerim burada, istikbalde olacak şeylerden haber vermiştir. Verdiği haberler, verdiği şekilde meydana gelmiştir. Âyetin inişi, olayın meydana gelmesinden öncedir. İfade biçimi bunu gösteriyor. Çünkü ”İn" kelimesi, istikbal ifade eder.

İkincisi: Gaybdan haber vermesi yönüyle Kur'an mucizedir. Faraza onlar, Beni Nâdire yardım etseler, bozguna uğrayarak sırtlarını çevirip kaçarlar. Arapçada ”edbâr", dübür kelimesinin çoğuludur. Dübür, ön tarafın karşıtı yani arka demektir. Sırtları çevirmek, bozguna uğramaktan kinayedir. Bozguna uğramak arkayı çevirmeyi gerektirir.

Sonra kendilerine de yardım olunmaz. Yani Allah (celle celalühü), o münafıkları helak eder. Yahudilere yardım etmeleri sebebiyle de kâfir oldukları ortaya çıktığından dolayı iki yüzlülükleri (nifakları) onlara menfaat vermeye çektir. Yahut mânâ şöyledir: Yahudiler mutlaka hezimete uğrayacaktır. Sonra da münafıkların yardımı onlara menfaat vermeyecektir. Bu âyette şuna da dikkat çekilmiştir: Kim Allahü teâlâ  ve O'nun Rasûlü'ne isyan eder, emirlerine karşı gelirse, kudret sahibi bir sultan dahi olsa dünya ve âhirette kahrolur. Zaman zaman gördüğü izzet ve ikbal istidrâcdır. Sonuç, yüzüstü kalıp perişan olmaktır.

12 ﴿