3Bu Peygamber, mü'irinlerden henüz kendilerine katılmamış bulunan diğer insanlara da (onu öğretir.) ”Aharın" kelimesi, el-ümmiyyîn kelimesine atfediliridir. Mânâ şöyle olur: ”Allah Onu, kendi zamanındaki ümmîlere ve zamanında olmayan diğer ümmîlere gönderdi." Veya ”yualli-muhum" fiilinin mef'ulüne atfedilmiştir. O zaman mânâ şöyle olur: ”Onlara ve onlardan olan diğerlerine öğretir." Onlardan olan diğerleri. Araplardan gelecek olanlardır. ”Onlardan" ifâdesi ”diğerleri" kelimesinin sıfatına bağlıdır. Mânâ şudur. Araplıkta ve ümmîlikte onlar gibi olan diğerlerine... Ama ”diğerleri"nden maksat, Arap olmayanlarsa o zaman diğerleri kelimesine bağlı olur. "Henüz kendilerine katılmamış bulunan..." Yani henüz ümmîlere katılmamış kimseler olup onların zamanlarında hayatta olmayan ve fakat istikbalde onlara katılacak olanlardır. Bunlar, onlardan sonra gelecek olan Araplar ve Arap olmayanlardır. Denildi ki: ”Gelecek olanlardan maksat, fazilet ve hayır yarışında onlara ulaşamıyacak olanlardır. Çünkü Tabiînler, hiçbir hususta Sahabe-i Kirama ulaşamazlar. Araplara nisbetle acemler de böyledir." Bu âyet, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bütün âlemlere gönderilmiş bir peygamber olduğuna ve O'nun tebligatının, zamanında yaşayan ve kendilerine ulaşan tüm kişiler için hüccet olduğuna dair delildir. Çünkü Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: ”...Hangi topluluk onu inkâr ederse, işte cehennem ateşi, onun varacağı yerdir..." (Hûd: 17) O, Allah azizdir, izzet ve küvette çok üstündür. Bunun içindir ki, bu kadar büyük bir işi, okuma yazma bilmeyen bir kişiye başarma imkânı vermiştir. Hakimdir. Hikmet ve yarar gözetmede pek yücedir. Bundan dolayıdır ki, tüm insanlar arasından Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i seçmiştir. |
﴾ 3 ﴿