6Ey iman edenler! Kendinizi günahları terketmek ve taatleri işlemek suretiyle ve ailenizi nasihat, terbiye ve eğitimle -Aile, kişinin hanesi içinde olan hanım, oğul, erkek kardeş, kız kardeş, amca, amca oğlu ve hizmetçisidir.- yakıtı insanlar, insanların ve cinlerin kâfirleri ve taşlar olan ateşten koruyunuz. Başka ateşler odunla tutuştuğu gibi, cehennem ateşi aynı zamanda taşla da tutuşur. Bu, o ateşin kuvvet ve yakıcılığının şiddetini bildirmektedir. Çünkü ateşin odun yerine taşla tutuşması, hararetinin fazlalığındandır. Bu yüzden Hazret-i Peygamber: ”Sizin şu tutuşturduğunuz ateşiniz, cehennem ateşinin yüz parçasından bir parçadır," buyurmuştur.(4) İbn Abbas'tan, burada söz konusu olan taşın, kibrit taşı olduğu rivayet edilmiştir. O, yakıldığı zaman en büyük harareti verir. Çok çabuk tutuşur, çirkin bir kokusu vardır, dumanı fazladır. Bedenlere yapışması şiddetlidir, dolayısıyla onunla azap çok şiddetli olur. Âyeti kerime, akrabaya emri bil ma'rûfta bulunmanın bir görev olduğuna delâlet etmektedir. Bir hadisi şerrifte de şöyle buyuru hır: ”Hepiniz çobansınız, hepiniz gözetiminiz altında olandan sorumlusunuz." (3) Yani her biriniz, eğer idareci ise, kendisinden istenilen adaleti gözetmekle; idare edilense hıyanetten kaçınmakla yükümlüdür. Yine her biriniz, kıyamet günü, korumayı yüklendiği şeylerden sorumludur. Devlet başkanı halkın gözeticisidir. Erkek ailenin, kadın kocasının evinin gözeticisidir. Köle de efendisinin malını gözetmekten sorumludur. Hasılı herkes sorumludur. Denildiğine göre, kıyamet günü en acı azaba çarptırılacak olanlar, ailelerini cahil bırakanlardır. Nasihatta bulunma hususunda yabancılar da aynen aile hükmünde oldukları halde, âyette aile özellikle zikredilmiştir. Çünkü, yakınlıklarından ötürü akraba uyarılmaya daha lâyıktır. Nitekim bir âyette: ”Ey iman edenler! Kâfirlerden, size yakın olanlarla, savaşın..." (Tevbe: 123), başka bir âyette de: ”Önce en yakın akrabalarını uyar." (Şuara: 214) buyurulmuştur. Ayrıca, emri bil ma'rıif ve nehyi anil münker (iyiliği emredip kötülükten men etme) in şartları yabancılar için tahakkuk etmeyebilir. Akrabalar, özellikle aile içinde olanlar böyle değillerdir. Çünkü erkek ailenin reisidir. Onun yani bu büyük ateşin başında katı kalpli, kalbinde şefkat ve merhamet olmayan güçlü, kuvvetli melekler vardır. Bu melekler, cehenneme ait işleri yürütürler. Cehennemliklere azap ederler. Bunlar on dokuz tanedir ve yardımcıları vardır. Güçlüdürler. Allah'ın düşmanlarından merhamet istediklerinde intikam almaktan âciz değillerdir. Çünkü onlar, gazaptan yaratılmışlardır. Kahır üzere yaratılmışlardır. Onlar için kahır ve öfkenin dışında bir lezzet yoktur. Nasıl ki canlılığın gereği yemek, içmekse, bunların yaratı lışiarının gereği de, suçlulara acımadan azabetmektir. Onlardan birinin, iki omuzu arasındaki mesafe, bir yıllık yol kadardır. Veya güneşin doğduğu yerle battığı yer arası kadardır. Birisi sopasını bir kez vurduğunda yetmiş bin kişiyi cehenneme yuvarlar. Onlar kâfirler ve başkalarım cezalandırma konusunda veya genel anlamda, Allah'ın kendilerine emrettiğine karşı gelmezler, emrolunduklarnı hiç bir yavaşlık ve gevşeklik göstermeden, geciktirmeden, fazlasız ve eksiksiz aynen yaparlar, yerine getirirler. Büyüklerden birisi şöyle demiştir: ”Bu âyet, tüm meleklerin masum olduklarının delilidir. Çünkü onlar, mücerret akıldan ibarettirler. Şehvetleri yoktur. İnsanların aksine, fitraten itaatkârlardır. Yine bu âyet, melekler için bir yasaklamanın söz konusu olmadığına ve yasağın onlar yanında bir ibadet sayılmadığına delâlet etmektedir." Kirmanı, Buhârî şerhinde şöyle der: ”Eğer dersen ki, bir yasağı terketmek de ibadettir. Çünkü terk nefsi men etmektir. Dolayısıyla niyete mutaçtır. Ben de şöyle cevap veririm: Eğer maksat, Allah'ın emrine uymak ve sevap elde etmek ise dediğin doğrudur. Ama cezayı düşürmekte ise niyete ihtiyaç yoktur. Söz gelimi zinayı terkeden birisi, bundan dolayı sevap kazanmak için niyete muhtaçtır. Terkler niyete muhtaç değildir, diyenler bununla günahı düşürmeyi kastederler. Ama terklerde, sevap elde etmek ve Allah'ın emrine uymak mıırad edilirse mutlaka yasak olan şeyin bilerek (niyetle) terkedilmesi gerekir. Zinayı terkeden kişi eğer bununla, Allah'ın emrine uymayı kastederse sevap kazanır." |
﴾ 6 ﴿