2

Dedi ki: ’Ey kavmim! Hazret-i Nûh kendilerine olan şefkatini, onlara olan hayır dileklerini göstermek ve gönüllerini hoş tutmak için, kendi kavmine hitâbetmiştir.

Şüphesiz ben sizi, Allah'a kulluk edin. Allah'a ibadeti emir, kalbin ve organların işlerinden olan tüm farzları ve mendupları içerir.

O'ndan korkun. Bu da tüm haram ve mekruhlardan yasaklamayı içerir.

Ve tüm emirlerde ve yasaklarda

bana itaat edin diye... Aslında bunların hepsi Allah'a ibadet ve O'ndan korkma emrine dahildir. Ama sorumluluğu güçlendirmek ve onu yerleştirmede mübalâğa için ayrı ayrı zikredilmiştir.

Açıktan açığa, işin aslını sizin anlayacağınız bir dille açıklayarak inkâr ve isyanın azabından korkutan

uyaran birisiyim. Hazret-i Nûh aynı zamanda müjdeleyici olduğu halde, sadece ”uyarıcılık" yönü anılmıştır. Çünkü uyarma daha önceliklidir. Nitekim Allahü teâlâ  peygamberimize önce ”Kalk da korkut (uyar)" (Müddessir: 2) buyurmuştur. Müjdeleme ise ikinci emirdir. Allahü teâlâ : ”...Müminleri müjdele," (Bakara: 223 ve başkaları) buyurmuştur. Korkutmak kâfirlere, müjdelemek ise müminlere yöneliktir.

Âyetin sonunda Allahü teâlâ, Hazret-i Nuh'un diliyle: ”Bana itaat edin buyurmuş, daha önceki emirlere uygun olduğu halde ”ona itaat edin" dememiştir. Yani itaat Allah'a değil, Hazret-i Nuh'a isnad edilmiştir. Bunun sebebi, Rasûle itaatin, Allah'a itaat oluşudur. Nitekim Allahü teâlâ  bir âyette: ”Kim Rasûle itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur...," (Nisa: 80) buyurmuştur.

2 ﴿